Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Meclis'in yeni yasama yılı açılış konuşması, işleyen seçim takvimine kadar ülkenin gündemini belirledi. Gül, özel önem verdiği konuşma metni için yaklaşık iki ay öncesinden ekip kurdu. Mesajların ağırlık merkezi, "hukuk devleti" üzerine bina edildi. Esasen Cumhurbaşkanı, her kuruma seslendi. Dikkatle seçilen ifadelerin kodları çözüldüğünde, mektupların gönderildiği adresleri şöyle okumak mümkün:
"En büyük kazanımımız olan Cumhuriyet'in ilanını sağlayan reformları yapan bu Meclis'tir" sözüyle TBMM'nin demokratik açılımı sahiplenmesi gereği vurgulandı.
"Demokrasilerde, hükümetler çoğunluğun iradesiyle kurulur ama yönetim yetkisi sınırsız değildir" ifadesiyle Hükümet'e, "Asgari uzlaşma şartlarını aramalısınız" denildi.
"Demokratik rejimler, birbirinden farklı düşünen bireyleri kucaklar, çoğunluktan farklı düşünenlerin hak ve özgürlüklerini teminat altına alır" sözü, kamu yöneticileri için kaleme alındı.
"Kimse farklılıkların varlığını millet içinde yeni millet adacıkları oluşturmak şeklinde anlamamalıdır" cümlesiyle DTP'den oyun tarzını gözden geçirmesi istendi.
"Herkesi ilgilendiren siyasi meselelerde 'partili' olmakla 'partizan' olmak arasında çizgi kalın çizilmelidir" denilerek muhalefet partilerine "yapıcı olma" misyonu yüklendi.
"Dinamik milli güvenlik anlayışı ordunun imkân ve kabiliyetlerini aşmıştır. Demokrasinin gelişmişliği, ekonominin sağlamlığı, nitelikli insan gücü, teknoloji üretebilme yeteneği milli güvenliğin önemli unsurlarıdır" sözüyle TSK'nın ufku güncellendi.
"Dünya konjonktürünün ve bölgesel dengelerin terörle mücadelede önümüze çıkardığı olumlu şartların ilelebet devam edeceğini düşünmemeliyiz. Kararlı ve hızlı hareket etmeliyiz" tespitiyle asker-sivil herkese düşen görev açıklandı.
"Devletin bekası veya ulusal çıkar gibi kavramlar hukuksuzluk için kullanılamaz" denilerek, "derin devletçi zihniyete" yolun sonu gösterildi.
"Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı millet için vardır" özdeyişiyle yargı çevrelerinin sorumluluk sınırı belirginleştirildi.
"Suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu ilan edilemez" ifadesi ile medya ve kamuoyunun peşin hükümlülükten sakınması gerekliliği teyit edildi.