Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Fitne olmaz peki ya zihni bölünme?

Her ne kadar, "doğrusal ilişki yoktur" dense de birbirine yakın tarihlerdeki seçimler bir sonraki için ciddi göstergedir. Yapıldığı dönemde, siyasetçinin güncel gücünü yansıtır. Örneğin, yerel seçimlerin dinamikleri de ittifakları da farklıdır. Hatta sürprizlere açıktır. Lakin kişisel unsurlar ayıklandıktan sonra kalan tablo, seçmen desteğinin sıcak karşılığıdır. Ekim 2013'e çekilen mahalli idare seçimlerinin sonuçları, 2014'teki cumhurbaşkanlığı ve 2015'teki genel seçimleri bir şekilde etkileyecektir. İşte bu nedenle Ankara'daki dengeler üzerine erken analizler başladı bile. Zira, 2014 yazında Türkiye siyaseti tarihi bir viraja girecek. Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı ve hangi yetkileri kullanacağı, ülkenin demokratikleşme yolundaki seyri bakımından hayati önem kazanacak. Bilhassa "Başkanlık, Yarı Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanı" arayışlarında, önümüzdeki yılın sonbaharında sandıktan çıkacak netice de stratejik hesapları gözden geçirmeyi gerektirecek.

***

Konu, ülkenin son 10 yılına damgasını vuran liderlik ve yapısal reformlar olunca gelecek 10 yıl için de ister istemez iki isim ön planı çıkıyor:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan.
Erdoğan, 30 Eylül'deki AK Parti 4. Olağan Büyük Kongresi'nde, vakitsiz olarak gördüğü tartışmaların önünü kesmek istedi. "Bu davada nifak olmaz. Fitne, fesat sirayet edemez. Manşetler, karanlık senaryolar, komplolar bu davanın içine ikilik sokamaz!" diyerek kendince son noktayı koydu.
Ancak 1 Ekim'de yeni yasama döneminin açılışını yapan Cumhurbaşkanı Gül, "Başkanlık sistemi taleplerine" hem fırsatlar hem de tehditler yönüyle işaret ederek, ihtiyatlı bir dil kullandı.
Önceki gün TRT Haber'de yayınlanan ve Takvim Gazetesi Yazarı Emin Pazarcı'nın sunduğu programda, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de bizlerin sorusu üzerine dedi ki... "Cumhurbaşkanı seçimleri her zaman karın ağrısı olmuştur. 1961'den itibaren biz hiç ağız tadıyla Cumhurbaşkanı seçimi yapamadık!"

***
Yakından tanıdığımız devlet adamlarının görüş ve yorumları bizi şu tespiti paylaşmaya zorluyor:
"Evet. Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında fitne çıkarılamaz! Fakat Gül ve Erdoğan'ın öncelikleri, üslubu, mesajları üzerinden toplumun hafızasına farklı imajlar yerleştirilebilir! Seçmenin zihninde ikilik çıkarılabilir. Ki halen yapılmakta olan da bu!"
Yani...
Yatağında akan suyu, kanaletlerle bir başka yöne sevk etme arayışı. Hatta bir adım ileri gidersek derin mahfillerdeki şu senaryoyu da göz ardı edemeyiz:
"Mümkünse Erdoğan'ın Köşk'e aday olmaması, eğer aday gösterilirse ilk turda seçilememesi. Yani kolu kanadı kırık şekilde Çankaya'ya çıkması!"
***

Bir iddiayı daha dile getirerek değerlendirmemi sonuçlandırayım:
"Kürt sorunu ancak Başkanlık sistemiyle ve risk alan karizmatik, güçlü Cumhurbaşkanı eliyle çözülebilir. Hiçbir siyasi partinin risk almadığı terörle iç içe geçen Kürt sorununun Erdoğan tarafından çözümü beklentisi ile Başkanlık sistemine geçiş arasında güçlü bir bağ var."
Ama başkanlık sistemi kontrolsüz güç yoğunlaşmasına dönüşmemeli. Bunun için Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları'nın demokratikleşmesi, TBMM'de Siyasi Etik Komisyonu kurulması, siyasetin finansmanının şeffaflaştırılması, yürütme gücünün yasama organınca etkili denetimi, tarafsız ve bağımsız yargı kurumu ile şeffaflık ve hesap verilebilirlik olmazsa olmaz ön şartlardır!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA