İstanbul'da 6.2 büyüklüğünde meydana gelen deprem bir uyarı niteliğindeydi. Deprem anı ve sonrası için büyük bir tatbikat işlevi gördü.
Yıllardır büyük İstanbul depremi konuşuldu, tartışıldı. İstanbul'u hem iktidar kanadı hem de muhalefet yönetti. Belediye seçim kampanyalarının son yıllarda ana gündemi, İstanbul'u depreme dirençli hale getirme üzerineydi.
Depreme dirençli şehir dendiğinde, yapısal ve yönetsel süreçler, toplumsal bilinç düzeyi ve planlama aşamalarını da içeren çok katmanlı bir hazır olma halinden bahsetmiş oluyoruz.
Binaların, köprülerin, altyapı sistemlerinin sarsıntıya dayanabilecek şekilde tasarlanması, inşa edilmesi ve denetlenmesine ek olarak, kriz anında karar alma ve yönetme kabiliyeti, deprem anında toplumun ne yapacağı konusunda bilinçli olması da şehrin depreme dirençli olma kapasitesi ile doğrudan ilgilidir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dünkü konuşmasında böyle zamanlarda depremin siyasete alet edilmemesi gerektiğini söyledi. Sadece kriz dönemlerinde değil, her dönem için deprem konusunun siyaset üstü ele alınması gerekir.
İstanbul'u neredeyse son sekiz senedir muhalefet yönetiyor. Ondan önce iktidar kanadı yönetiyordu. Meseleye siyaset üstü bakıp gerçekten de İstanbul'u her anlamda hangi yönetimin daha çok depreme dirençli hale getirdiğini olgularla açıklamak gerekir.
Bir şehrin depreme hazır olması sadece bina stokunun yenilenmesiyle ilgili olmadığına göre, bugüne kadar yapılan alt ve üst yapı yatırımları da bu karşılaştırmaya dahil edilmelidir.
Örneğin, Kuzey Marmara Otoyolu, olası bir afet durumunda İstanbul için adeta bir "yaşam koridoru" niteliği taşımaktadır. Marmaray ise, yalnızca ulaşım açısından değil, acil müdahale kapasitesi bakımından da kritik bir öneme sahiptir. İstanbul Havalimanı, arama-kurtarma ekiplerinin sevkiyatından afet lojistiğinin tüm boyutlarıyla yönetilmesine kadar çok yönlü bir işlev üstlenebilir.
Tüneller, raylı sistemler, köprüler, akıllı altyapı sistemleri, kamu binalarının güçlendirilmesi, su ve kanalizasyon hatları gibi tüm bu bileşenler, depreme hazırlık perspektifinden değerlendirilmelidir. Hatta bina stokunun yenilenmesiyle ilgili de yıllara sari bir karşılaştırma yapılabilir.
Karşılaştırmaya siyaset üstü bakıp bir değerlendirme yapıldığında, algılara prim veren çevrelerin sesi de kesilmiş olur. Böylece İstanbul'un deprem gerçeği algılara kurban edilmez.
İstanbul dünyanın en büyük kentlerinden biri. Kentin depreme hazır hale gelmesi için 2019 seçimleri öncesinde büyük bir ivme yakalanmıştı. Maalesef, bu ivme vaat ve algı belediyeciliği üzerinden sekteye uğradı.
İstanbul'un ve hatta birçok büyükşehrin geleceği, genel siyasi kariyer hedefine kurban edildi. Muhalefete yakın kamuoyu oluşturucuları depreme hazırlık konusunda kendi destekledikleri belediye yöneticilerinden hesap sormadılar. Hatta yüksek desibelde gürültü çıkararak, deprem konusunda verilen vaatlerin bile sorgulanmasının önüne geçtiler. Deprem gerçeğinin gündemin geri sırasına itilmesi için çabaladılar.
Türkiye'nin bir deprem gerçeği var. İstanbul'da şehrin dönüşümüyle ilgili geçmişte yakalanan ivmeye tekrar hız verilmelidir. Son dönemde heba edilen yıllar hızla telafi edilmelidir. Büyük bir yıkım ve insan kaybı olmadan depremin kendini hatırlatması, hazırlık konusunda bir fırsat olarak görülmelidir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Nebi Miş | Deprem gerçeği ve heba edilen yıllar