Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Sanayici açılımı şart!

İstanbul Sanayi Odası, bugün 8'incisini gerçekleştireceği Sanayi Kongresi'nde, kriz sonrası yeni yön arayışını gündeme getiriyor. Ana teması "sürdürülebilir rekabet gücü" olan bu kongreler sayesinde sanayimizin değişim ihtiyaç ve talebi dile getiriliyor.
Kendi krizimizde başlayan kongrelerin küresel kriz sürecinde "yön arayışı" temasını seçmesi, anlaşılır bir şeydir.
Ancak benim anlamakta zorlandığım, sanayicimizin kendi geleceğine karşı gösterdiği kayıtsızlıktır.
Neticede "dönüşüm" için gereken entelektüel tarla, İSO gibi güçlü bir STK tarafından yaratılmış olmasına rağmen, 8 yıldan beri, bu kongrelerde üretilen bilgi, yaklaşım, anlayış ve stratejilerin hala "hayata geçmemiş olması" kabul edilebilir bir şey değildir.
Temel sorun, tercihlerimizde yatıyor gibi geliyor bana. Eğer tercihiniz, "krizlerde ayakta kalmak" üzerine kurulu ise, bu belki krizde sizi ayakta tutabilir fakat kriz geçip işler rayına girdiğinde, bu strateji de rafa kaldırılır. Çünkü "cankurtaran" stratejilerin hiç biri "büyüme ve yükselmeyi" barındırmaz.
Her ne kadar bu kongrelerin başladığı 2002'de ağır ekonomik krizin belirlediği gündem ile işe başlamış olsak dahi bugün gelinen noktada, sanayimizin temel sıkıntı alanlarını tartışabiliyoruz.
Fikir, proje, inovasyon ödülleri gibi konular, sanayimizin sıkışıp kaldığı "düşük nitelikli mal ve hizmet üretimi" koridorunu genişletme amacını taşıyor.
Burada sıkıntıyı ben, kongre ve benzeri platformlarla oluşan "bilgeliğin", hayatla ilişkilendirilememesinde görüyorum. Bilgi yerine "bilge" kelimesini kullanmam, ülkede bu konuda kafa yoranların yanı sıra alanında dünyanın en iyilerinin katkılarıyla "bize özgü" yaklaşımlar ve fikirler olmasından kaynaklanıyor.
Ancak ne kadar nitelikli ve hak edilmiş olursa olsun, kriz sonrası yeni yön arayışındaki sanayicinin başarısı, bu bilgeliği hayatla ilişkilendirmekten geçiyor.
Bu noktada STK veya bilgelik üretimi yetmemektedir. Başka bir aktivasyon enerjisi gerekmektedir.
Mesela, temel tercihlerimiz ve önceliklerimizi gözden geçirme şartı, zorunlu bir ihtiyaç olarak karşımıza dikilmektedir. Buna "sanayici açılımı" diyebiliriz.
Tam da bu alanda örnek arıyorken dün Fransa'daki bir gelişme, "bilgeliğin hayatla ilişkilendirme" konusunda elle tutulur referansı sağlayıverdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, hükümetin, rekabet gücü yüksek bir ekonomi yaratmak amacıyla, bilimsel araştırma ve icatları desteklemek için 35 milyar euro tutarında yatırım yapacağı sözünü verdi.
Hükümet, ekonomik verimliliği ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi garanti altına alabilmek için yüksek öğrenim ve araştırmacıların dışında, küçük ve orta büyüklükteki işletmelere ve dijital ekonomi alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlara destek sağlayacak.
Fransız lider; "geleceğin zorluklarına karşı Fransa'yı daha iyi hazırlamak zorunluluğundan" söz ediyor.
Bu "açılımı", beyandan ötesine taşımak için de 2010'da başlayacak "planı", sendikalar ve yerel yönetim temsilcileriyle paylaşıyor.
Türkiye'nin ihtiyaçlarını sırlamaya kalksak, her birimiz kendi önceliğimizden başlayarak uzunca listeler yaratabilir. Kaynaklarımızın bu ihtiyaçlarının tamamını karşılaması ise mümkün değildir.
Fakat kaynaklarımızın, "daha iyi bir gelecek uğruna" önceliklendirilmesi, "dünü geride bırakmak" adına yapabileceğimiz en akıllı yöntem olacaktır.
Bugün Türkiye'nin nimetlerini yediği "ulaştırma ve haberleşme" altyapı avantajları, 1986'da Rahmetli Özal'ın bütçe kısıtlarına rağmen gerçekleştirdiği "önceliklerinin" neticesiydi.
Sanayicinin "ağlaya ağlaya zengin olma" alışkanlığını terk edip, rekabet avantajı daha yüksek bir Türkiye için "yeni yön" arayışı, kriz sonrası dünyada işimize yarayacak tek stratejidir.
Bu strateji, daha nitelikli mal ve hizmet üretimi yanı sıra, istihdam gibi sosyoekonomik çözümleri de içeren nitelikle olmalıdır. Bu aşamada hükümet ile birlikte oluşturulacak "öncelikler", bu kongrede sözü edilen fiyakalı lafların hayata geçirilmesinin yegâne yolu olacaktır.
Birimiz "havanda su dövüp" ötekimiz bu suyu "elekle taşıdığı" sürece, "laftan öteye varmayan yeni yönümüz", bizi güçlü bir zenginliğe taşımayabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA