Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

DAEŞ Türkiye için mi üretildi?

DAEŞ ya da ilk tanındığı ismiyle IŞİD, Suriye coğrafyasında görünmeye başladığı andan itibaren en çok Türkiye'nin başına bela oldu. Başta FETÖ ve PKK olmak üzere iç siyasetin kirli merkezlerince uzun süre de AK Parti'yle ilişkilendirilerek derin bir algı operasyonunun aparatı olarak kullanıldı.
O süreçlerde tehlikeye dikkat çekmek için birkaç kez yazdım. DAEŞ, Musul'u rahat biçimde kimse müdahale etmeden elde ettikten sonra ilk hedefi yine Türkiye'yle ilişkili Erbil'di. Amacı da Erbil'i tehdit ederek Türkiye'yle Barzani'nin arasını açmaktı. Başarmadı da denemez. İkinci hedefi de Kobani'ydi. Türkiye bunun bedelini hem insanlarının katledilmesiyle hem de "Çözüm Süreci"nin noktalanmasıyla ödedi.
Kısaca DAEŞ, bugün değil sahneye çıktığı günden bu yana, Suriye rejiminden daha çok Türkiye'ye zarar verdi. Son dönemdeki canlı bombalamalar da bunu gösteriyor. İlk günlerde ve sonrasında Paralel, PKK hatta CHP ve sol çevrelerin dilinden düşürmedikleri "DAEŞ'in Türkiye'yle ilişkili olduğu" yalanı da bu siyasetin bir uzantısı. En çok tartışılan TIR operasyonları da bu algı üzerinden yürütüldü.
Halen de bu dili kullanan kirli tuzağın parçası siyasetçiler var.
Peki, Türkiye'nin yetiştirdiği önemli aydınlar bu konuda ne düşünüyor? Elimde televizyoncu Betül Soysal Bozdoğan'ın "DAİŞ- 3. Dünya Savaşı'nın Deşifresi" kitabı var. Özellikle bu günlerde kötü sınav veren ve siyaseti kör dövüş alanına çeviren siyasetçilerin, en azından aydınların bu yaklaşımlarını bilmesinde yarar var. Bunu şunun için söylüyorum. İnsan, bazı siyasetçilerin Atatürk Havaalanı'ndaki terör saldırısı üzerinden siyaset yapma düzeysizliğini görünce ürküyor.
Kitapta çok sayıda aydın ve siyasetçiyle söyleşi var. Prof. Dr. Mehmet Görmez'den Numan Kurtulmuş'a, Halil Berktay'dan Selahattin Yusuf'a... DAEŞ'in sosyolojisi üzerine uzun bir değerlendirme yapan Berktay, İsrail-Filistin meselesinden Afganistan'a uzanan derin bir arka plan verdikten sonra şu tespitte bulunuyor:
"PKK'nın ve Gülen Cemaati'nin proje olmasını dışlamadığım gibi keza DAİŞ'in de başında ABD projesi olmasını dışlamıyorum ki ABD'den başkası yapamaz bunu. Ama gelinen noktada artık o değil. DAİŞ'e de Taliban gibi göz yummuş, destek vermiş olabilir ama bugüne baktığımızda tamamen çığırından çıkan, bağımsızlığını ilan edip kartopu gibi yuvarlanıp giden bir şey olduğu çok açık."
Prof. Dr. Kemal Sayar ise DAEŞ'i "Mutant bir organizasyon" olarak niteliyor: "Teknolojiyi tam bir batılı zekâsıyla kullanan(...) İnfaz sahnelerini Hollywood mantığı ile çekip insanlarda tiksinti ve öfke yaratmak istiyorlar. Bunu gerçekten profesyonelce yapıyorlar. Bu da benim bu organizasyonun mutant olduğunu, yerli bir organizasyon olmadığını düşünmeme sebep oluyor. Çünkü korkunç bir zekâ var arkasında.
Üst akıl denen şey."
Yazar Prof. Dr. Erol Göka da DAEŞ'in "icat" gerekçesini şu sözlerle anlatıyor: "DAİŞ ile İslamofobi elbette ilişkili, sadece ilişkili değil, kopmaz bağlarla bağlı. İslamofobiyi icat edenlerin, işlerine en çok yarayan İslam ve Müslüman algısı neyse, dünya kamuoyunda tam da öyle bir DAİŞ imajı var."
Aydınlar sadece durum tespiti yapmıyor, ne yapılması gerektiğini de söylüyor. İşte yazar Erol Göka'nın önerisi: "İslami bir dille donatılmış, batıdaki mevcut anlayışa karşı eleştirelliği de ihmal etmeyen, söylemi ve eylemiyle bir demokrasi ve insan hakları dalgası olmadan işimiz zor... DAİŞ'e karşı etkin bir mücadelenin bayraktarlığını ancak 'Müslüman Demokrat' bir temsil yüklenebilir."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA