Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İSA TATLICAN

Mayıs ayında kaybettiğimiz Engin Ardıç'ın eşi Sedef Ardıç: Tanıştıktan 15 dakika sonra evlenme teklif etti

Yazarımız Engin Ardıç’ı 27 Mayıs’ta kaybettik. Bu büyük kayıp, çalışma arkadaşlarını ve okurlarını derinden etkiledi. En çok da 33 yıllık eşi Sedef Ardıç’ı… ‘Aramızda muhteşem bir uyum vardı’ diyen Sedef Hanım ile tüm yönleriyle Engin Ardıç’ı konuştuk.

Türk medyasında düzenli okuru olan az sayıda gazeteci vardır. Bu vefalı okurlar, köşe yazarı yazmadığı günlerde gazeteyi arar, hastalandığı zaman halini hatırını sorar. Engin Ardıç da o gazetecilerden biriydi. 10 yıl Sabah Gazetesi'nden birlikte çalışma imkanı buldum.

Engin Abi ile son yıllarda haftada birkaç gün bir vesile ile telefonda konuşurduk. Yazılarını genelde gece yazdığı için gündüz uyumayı tercih ederdi. Biz de yazıları ile ilgili bir şey sorma ihtiyacı duyduğumuzda eşi Sedef Hanım'ı arardık. Bıkmadan usanmadan bize yardımcı olurdu.

Engin Abi ile bir de rutinimiz vardı. Her seçim öncesinde ya da sonrasında kendisiyle röportaj yapardım. Riva'daki evinin yakınlarında bir yerde oturur uzun uzun sohbet ederdik.

Geçtiğimiz Mart ayında hastalığının nüksettiğini öğrendik. Henüz tam teşhis konulamamıştı ama hafızasının biraz kendisini zorladığından şikayet ediyordu. Yazmaya bir süre daha devam etti. "Geriye kalan sessizlik" yazısında rahatsızlığından bahsetti. "Yaşadığımın en pis yanı hafızanın uçması" diyor ve ekliyordu: Henüz ölmedim, ama belli de olmaz ha... Ne güler düşmanlarım... Beni boş verin bahar geliyor. Ufak ufak filiz verdi minik çiçekler...

Son yazılarından biri olduğunu bilemezdik. Ve 1 Nisan'da son yazısını yazdı.

28 Mayıs seçimlerini çok önemsiyordu. Her konuştuğumuzda anketleri soruyordu. Seçimlere bir gün kala 27 Mayıs'ta Engin Abi'yi kaybettik.

Eşi Sedef Hanım'ı bu röportaj için daha önce aramayı çok düşündüm. Ama çok etkilendiğini bildiğim için biraz zaman geçmesini bekledim. En sonunda aradım, sağ olsun, hala acısı çok taze olmasına rağmen konuşmayı kabul etti.

SEDEF ARDIÇ ANLATTI BEN DİNLEDİM

En baştan başladım. Sedef Hanım ile Engin Abi'nin tanışma hikayelerinden. Sedef Hanım'ın eniştesinin arkadaşıymış. Ama hiç yüz yüze gelmemişler. Uzaktan Tempo Dergisi'ndeki yazılarını takip ediyormuş. Bir gün nişanlandığını öğrenmiş. "Hiç tanımamama rağmen Engin ile nişanlısını aslında birbirlerine yakıştıramamıştım. Hatta eski nişanlısının hediye ettiği roman bizim kitaplığımızda duruyor" dedi.

Bir gün yolları bir eğlence mekanında kesişmiş. Sadece 15 dakika sohbet etmişler. 15 dakikanın sonunda Engin Ardıç Sedef Hanım'a evlenme teklif etmiş. Sedef Hanım: "Nasıl oldu anlamadım, hiç düşünmeden Engin'in evlilik teklifini kabul ettim"

60-70 KEZ PARİS'E GİTTİK

Yaklaşık bir yıl içerisinde evlenmişler. Tarih 29 Ocak 1990...

Uzun süren ev arayışları sonucunda İstanbul Bostancı'da küçük ama çok güzel, Adalar manzarası olan bir ev kiralamışlar. 2 yıl o evde yaşadıktan sonra 24 yıl yaşam sürecekleri Suadiye'deki eve taşınmışlar.

"Dile kolay, çok güzel günlerin geçtiği 24 yıl" diyor ve devam ediyor: "Evin içinde yurt dışından getirdiği kitaplar ve 3 bin DVD'den oluşan dev bir arşivi var"

Galatasaray Mezunu olan Engin Abi'nin Fransız edebiyatına ve filmlerine özel bir ilgisi varmış. Tabi Paris'e de... "60-70 defa Paris'e gittik. Belki Nişantaşı'na o kadar gitmemişizdir" sözü beni çok şaşırttı. "Paris'i çok seviyorduk hiç sıkılmazdık" diyor.

MÜTHİŞ BİR UYUM VARDI ARAMIZDA

Sadece Paris değil bütün dünyayı dolaşmışlar. Evde otururken "Hadi Viyana'ya gidelim biraz havamız değişsin" diyormuş Engin Ardıç. Hiçbir hazırlık yapmadan kendilerini Avrupa'nın göbeğinde buluyorlarmış.

Kitapçıları gezmekten, birlikte yemek yemekten, şehirleri keşfetmekten yani birlikte vakit geçirmekten büyük keyif alıyorlarmış.

Evliliklerin kısa sürede çatırdadığı günümüzde bunun sırrını merak ettim. Cevabı netti: "Aramızda müthiş bir uyum vardı"

ZENGİN DE OLMADIK MUHTAÇ DA

Biraz çekinerek "Evliliğinizin herhangi bir döneminde maddi sıkıntınız oldu mu" diye sordum. "Hiç olmadı" dedi. "Ne zengin olduk ne de kimseye muhtaç olduk" diye kısa bir cevap verdi. Engin Ardıç'ın televizyondan ve yazarlıktan kazandığı evlilikleri boyunca onları hiç muhtaç etmemiş. Sabah Gazetesi'nin transfer teklifini kabul ederek günlük köşe yazarlığına başlayınca Engin Abi'nin hayatında yeni bir dönemin de başlangıcı olmuş.

HİÇ EV SAHİBİ OLMAK İSTEMEDİ

"İmkanımız olduğu halde hiç ev almadık, hep kirada oturduk" dedi. Sanırım Engin Abi istediği evde oturabilmek için bir ev alma ihtiyacı hissetmemiş. Hep kiracı olmuşlar. Son 2 yılda şu an oturdukları Uskumruköy'deki evi almışlar. Engin Abi "Ne kadar yaşayacağımız belli değil, bir evimiz olsun" demiş. "Sanırım bir şeyleri hissetmişti" diyor Sedef Hanım.

ÇOCUĞUMUZ YOKTU HİÇ SORUN ETMEDİ

Çocukları olmamış. Bu durumu hiç sorun etmemişler. Bu yüzden de bir birikim yapmak, mal biriktirmek gibi bir kaygıları da olmamış. Yeğenlerini kendi evlatları, yeğenlerin çocuklarını da torunları gibi görmüşler. Torunlar da zaten Engin Abi'ye "dede" diyormuş. Sedef Hanım "Birkaç gün önce torunlar geldi 'dedemiz nerede' diye sordular, ağladılar, birlikte ağladık" dedi.

KADINLAR AŞIRI İLGİ GÖSTERİRDİ

"Kıskanç mıydınız?" dedim. Evet demedi ama sanırım bir dönem çok kıskanmış. Evliliklerinin 10. yılında ekranların sevilen yüzü, yakışıklı gazeteci Engin Abi'ye kadınlar biraz fazla ilgi göstermeye başlamış. Tabi bu durum Sedef Hanım'ı aşırı rahatsız etmiş. Gülerek "Neredeyse Engin'in boğazına yapışacaktım. Ama çok dirençli bir kadındım o dönemi çabuk atlattık" diyor. Bu kıskançlık dönemi çabuk bitmiş.

33 YIL ELİMİ HİÇ BIRAKMADI

Sedef Hanım "Evliliğimizin en güzel dönemi son 15 yıl" dedi. Engin Abi eşinin elini bir gün bile bırakmamış. Hiç kalbini kırmamış.

33 yıllık evliliklerinde tedirgin geçirdiği dönemler de olmuş. En çok da eşinin yazılarından dolayı tehdit aldığı günlerde. Bazı siyasi baskılara da maruz kalmış. Mesela Nokta Dergisi'nden haksız ve sebepsiz yere kovulmasını hiç unutamamış.

Sonrasında kentsel dönüşümün gürültüsünden, patırtısından yorulan Ardıç ailesi Riva'ya taşınmış. Aslında biraz da inzivaya çekilmeyi tercih etmiş Engin Abi. Ancak yeni hayatında Türkiye gündeminden hiç kopmamış ve yazılarını hiç aksatmamış. Son iki yıllarını da Uskumruköy'de aldıkları evde geçirmişler.

ASRIN DEPREMİNDEN ÇOK ETKİLENDİ

Sedef Hanım, yüzyılın depreminin Engin Abi'nin hayatında belki de en üzüldüğü olayların başında geldiğini söyledi ve şöyle devam etti: "6 Şubat depreminden çok etkilenmişti. Günde 20 saat neredeyse televizyon izliyordu. Enkaz altından her insan çıkarıldığında mutlu oluyordu. Deprem ile ilgili hiçbir detayı kaçırmıyordu. Biz neler yapabiliriz, insanlara nasıl yardımcı olabiliriz diye bana soruyordu. O üzüntü Engin'i çok sarstı."

BİR GÜN EVDE FENALAŞTI

Deprem felaketinden bir ay sonra bir gün evde aniden yere yığılmış. O günlerde sık sık Sedef Hanım'ı arıyor ve sağlığı hakkında bilgi alıyorduk. Engin Abi ile birkaç kez konuştuk. "İyiyim" diyordu. Seçimler yaklaştığı için bir an önce köşesine kavuşmak için sabırsızlanıyordu. Ama hızla kilo veriyor ve kendisini halsiz hissediyordu. İştahı da azalmıştı.

Sedef Hanım o süreci şöyle anlattı: "Bir günde üç kez yığılmıştı. Ambulans çağırdık hastaneye götürdük. MR çekildi. Doktoru beyninde çok hızlı yayılan bir tümör olduğunu söyledi. 'Bu hastalığın sebebini bilmiyoruz. Hemen ameliyat etmemiz lazım' dedi."

Engin Abi'nin ameliyatı çok iyi geçmişti. O süreçte Sedef Hanım bana Engin Abi'nin bana bir videosunu gönderdi. Sağlığında hızlı bir iyileşme görünüyordu ve sesi çok iyi geliyordu. Sedef Hanım, "Bu süreçte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Serhat Albayrak hiç yalnız bırakmadı. Tedavi sürecinde bana hiç iş bırakmadılar. Yardımlarını hep hissettim" dedi.

ÖLÜMÜ ONA KONDURAMADIK

Son günlerini yine Sedef Hanım'dan dinleyelim: "Engin'in hızla iyileşeceğini düşünüyorduk. Ahaber'i izliyordu. Yaklaşan 28 Mayıs seçiminin nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu. Arada Sabah'ı alıp köşesine kimin geldiğini kontrol ediyordu. Umudumuz artmıştı. Ancak bir aylık radyoterapi süreci Engin'e hiç iyi gelmedi. Bünyesi kaldırmadı. Son günlerinde 'ben bir şeyler hissediyorum' dedi. Veda konuşması yapmasını istemedik. Bunu Engin'e konduramadım. Ama o bizi dinlemedi. Son günlerinde 'ben bir şeyler hissediyorum' dedi ve hepimizle adeta vedalaştı. 27 Mayıs'ta Cuma'yı Cumartesi'ne bağlayan gece Engin'i kaybettik."

Soracağım çok soru vardı ama Sedef Hanım "Biz birbirimizi çok sevdik İsa Bey" dedi. Daha fazla yormak ve üzmek istemedim.

MEYDAN ONLARA KALMADI ENGİN ABİ

28 Mayıs Pazar günü ikindi namazında Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nde Engin Ardıç'ı ebediyete uğurladık. Engin Ardıç Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok güveniyor ve inanıyordu. Erdoğan da 28 Mayıs'ta seçim günü sandıkların açıldığı saatlerde, bütün önceliklerini bir yana bırakarak Engin Ardıç'ın cenazesine katıldı ve tabutunun başında yaptığı anlamlı konuşma ile son görevini yerine getirdi.

Tartışmasız cesur bir yazardı. Atatürk'ün askeri ve siyasi dehasından övgüyle bahsederdi ama Kemalistlerle biraz sorunları vardı. Bir de tabela partileri gölgesinde siyaset yapmaya çalışan Türkiye Solu ile... Zaman zaman onlara esprili bir dille takılır ve bazılarını da kızdırırdı. Eski mahallesini elinin tersiyle itmişti. Açık sözlüydü, yanlış anlaşırım gibi bir derdi hiç olmadı.

Kendisini linç edenlere cevap verdiği son yazılarından birinde, bir şiirden alıntı yaparak "Gün akşamlıdır, elbet biz de ölürüz. Meydan bunlara kalmasın yeter." demişti. Mekanın cennet olsun Engin Abi. Merak etme meydan onlara kalmadı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA