Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Öd kopması zehirler

Çocuklarımdan birini çekmecelerimi karıştırırken, mektubumu açarken, kapımı dinlerken yakalasam, bir daha yapmamasını sağlamaya çalışırım göstereceğim tepkiyle.
Nasıl bir tepki olur bu?
Üzüldüğümü ve hayal kırıklığına uğradığımı belli etme... Kızma, ayıplama, cezalandırma...
Ama korku değil.
Niye korkayım? Çakılmasından çekindiğim bir açığım mı var?
Şimdi adını hatırlayamadığım bir Amerikalı politikacıya babasının verdiği öğüt ünlüdür: "New York Times'ın baş sayfasında haberinin çıkmasını istemeyeceğin hiçbir şey yapma."
Övünme niyetim yok ama, kendi hesabıma geçmişe bakarken -karşı cinsle ilişkilerdeki fauller dışında- hep o öğüde uyar gibi yaşamış olduğumu görmenin rahatlığı içindeyim. Onun için, kamuoyumuzda yoğunlaşmakta olan paniğe akıl erdirmekte zorlanıyorum.

***

Neymiş? Birileri çok kişinin telefon konuşmalarını dinlemiş.
Bu ayıptır, çirkindir, edepsizliktir. Duruma göre, suçtur da.
Özel yaşantılarına burun sokulan insanlar sinirlenmekte, öfkelenmekte, suçlulardan hesap sorulmasını istemekte haklıdırlar elbette.
Ama o yüzden herkesin korkmakta olduğu yazılıp çiziliyor. Yargıtay Başkanı da, Demirel de paranoyanın başladığını söylüyorlar.
Paranoya, yani mantık dışı korku salgını neden başladı?
Hadi göze alayım övünür görünmeyi: ben korkmuyorum.
Deseler ki, "Teknik yol bulundu, senin ömrünce yapmış olduğun bütün telefon temaslarını tellerden toparladık, kadınlarla konuşmalarının dışındakilerin hepsini internete dökeceğiz. Var mısın?"
Vaktiyle eski Birinci Şube'nin ilgi alanına girecek konuşmalar zaman aşımına uğramış olduğuna göre, kılım kıpırdamaz. Çünkü kumpas kurmadım, üçkâğıt ayarlamadım, yalan yaymadım, kimse hakkında yüzüne söyleyemeyeceğim laflar etmedim.
Bugün "Sakın telefonum dinlenmiş olmasın" diye panikleyenler öyle şeyler mi yapmışlardır?
Yapmadılarsa ne korkuyorlar?
***

Denebilir ki, "Korkumuz kişisel değil, toplumsal. Tepedeki insanların dahi dinlendiğini gördükçe ülke nereye gitmekte diye kaygılanıyoruz."
Türkiye'ye faşizmin gelmekte olduğunu ileri sürenler de çoğaldı.
Derin bir nefes alıp serinkanlı düşünmenin sırasıdır. Uygun koşullar oluşmadan, öcü gibi çıkagelmez faşizm. O koşullar da bellidir:
Ekonomide egemen sınıf çıkmaza girip orduyu ve (varsa) bir partinin milislerini yardıma çağıracak.
Ordu o çağrıya uymaya hevesli, hiç değilse milis darbesine seyirci kalmaya razı olacak. (Faşizmin "dağılan kapitalizm fıçısına geçirilecek demir çember" olduğu söylenmiştir.)
Bir de, tezgâhı uygulamak için vatan-millet-bayrak sloganlarıyla çatışma körükleyen karizmatik ve manyak önder olacak, şaşkın yığınlar onun peşine takılacak.
Kişileştirip somutlaştıralım. Türkiye'ye faşizm şöyle gelir:
Ekonomi çökünce Rahmi Koç "Demokrasiyle olmuyor, sopa gerek" der, bütün kodamanları toplayıp cevaz alır. Silahlı kuvvetler kumpasa katılır, İlker Başbuğ kurmaylarına hazırlık emri verir. Recep Tayyip Erdoğan fırsat bu fırsat diye diktatörlüğe soyunur, yeşil gömlekli milis birlikleri kurup kırsal yerlerde silah talimi yaptırır.
Üçünün kafa kafaya vererek kararlaştırdıkları tarihte "Yüce Türk milleti adına, birliğimizi sağlamak ve kanımızın rengini taşıyan bayrağımızın onurunu korumayı görev bilerek" diye başlayan anonslarla faşizm düğmesine basılır.
Şimdi gerçek tabloya bakın. Bu senaryo Rahmi Koç için kâbus değil mi? O ve kesimi çıldırsalar, TSK ve Başbuğ onların dümen suyuna girer mi? Recep Tayyip Erdoğan'a gelince...
Meclis'teki tartışmalarda iç barış için dil döken kimdi, hamaset naralarıyla çatışmalara yeşil ışık yakan kim? Vaktiyle hangi siyasal güç yandaş delikanlılara kırsal yerlerde silah talimi yaptırdı?
Çok dile getirilen bir başka gerçek var: salgın paniği insanları saçmalıklara iterek domuz gribinden daha tehlikeli olabilir. Okullar boşalır, herkes evine kapanır, ekonomi tökezler.
Telefon suçluları, varsa darbe meraklıları cezalandırılsın. Ama paranoyalara kapılmayalım, faşizm maşizm diye gaza gelip saçmalamayalım.
Ortamı büsbütün zehirlemeyelim lütfen.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA