Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Taaddüt-ü megafon

Babamın iki karısı vardı.
Hayır, biri "resmî", öteki kıdemli metres payeli iki kadınla ilişki anlamında değil. Ücra bir yurt köşesinde kıyılmış iki imam nikâhlı evlilikler falan da değil. Dönemin başkenti İstanbul'da devlet görevlileri tarafından kayda geçirilmiş iki meşru izdivacı vardı.
O zaman taaddüt- ü zevcat diye bilinen, erkeğe çok kadın alma olanağı sağlayan hak cumhuriyet ilanından üç yıl sonra, 1926'da kaldırıldı. (Taaddüt-ü ezvaç ile karıştırılmasın. O kadının birden fazla erkekle evlenmesi demektir ve İslam hukukunda hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.)
Bunlar size Çince gibi geliyor herhalde. Değindiğim uygulamaya çok uzak geçmişten kalma bir garabet gözüyle bakıyorsunuz?
Ben yaşlıyım ama mumya değilim. Bilemediniz üç kuşaklık bir zaman diliminden söz ediyoruz. Anlayın, nasıl hızlı değişimler yaşamışız.
Cumhuriyet kavramı üstünde bile yeterince düşünemedik; anlamını sindiremedik toplum dokusuna. Kuruluş yıldönümünü bugünkü başkentimizde kavgasız gürültüsüz kutlayamaz oluşumuza şaşılır mı?

***

Acayip şeyler geçiyor aklımdan. Şu Türkiye'mizde padişahçı bir parti kurulsa ne kadar oy alır acaba?
Evet, fantezi. Tasavvuru bile zor. Çünkü insanın kulluktan çıkıp vatandaş olması benimsendi iyiden iyiye. Oy diyoruz ya, onun kullanılması doğal hak sayıldı.
Oysa o hakka herkesin kavuşması çok ama çok yeni bir gelişme. Cumhuriyet düzenini kabullenmiş görünen toplumlarda bile söz konusu olanak çağlar boyunca daracık kesimlere tanındı. Belirli sınıfsal konuma, belirli varlığa, belirli eğitim düzeyine, belirli deri rengine sahip olmayanlardan esirgendi kendini yönetme yetkisi. En, en, en önemlisi, hiçbir kadın vatandaş yerine konulmadı. İstisnasız oy kullanma hakkı ancak geçen yüzyılda gerçekleşti. O da her yerde değil.
Gerçekleşti de ne oldu? Tam değeri nedir?
***

Düşünün. Yüz kişi toplanmış, bir soruna çözüm arıyoruz. Önerisi olan herkes konuşuyor; oylamayla karar veriliyor. Demokratik sonuç.
Peki, toplantı yüz bin kişilik. Ancak elinde megafon olan duyurabiliyor sesini. Megafon sayısı ise kısıtlı. Onsuz konuşanların bağırtısı güme gitmekte. Sonuçtaki oylamayla alınan karar demokratik olur mu?
Günümüzdeki seçimlerin megafonu medya. Bir hafta sonra başkanını belirleyecek olan Amerika'daki kampanyalara bakın. Hangi aday daha çok para harcayarak daha çok televizyon saldırısıyla kendini övüp rakibini yaralayabilirse o kazanıyor genellikle.
Gelir uçurumlarını daraltıp eğitim düzeylerini yükseltebiliyor, sosyal medya kullanımı gibi teknolojik eşitlemelerden de yararlanarak herkese haber alma gücü sağlayabiliyor, sonra sesini duyurması için her kesimin eline megafon verebiliyor musunuz?
Oy da, cumhuriyet de o zaman daha anlam ve değer kazanacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA