Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Avrupa'dan kesitler

Zaman zaman okurlarımız "AB'den soğudunuz mu" diye soruyorlar. Hayır, soğumadık ama Türk halkının yüzde 60'ından fazlası gibi şevkimiz kırıldı, heyecanımız azaldı.
Dahası AB'nin havuç-sopa politikaları sinirimize dokunmaya başladı. Bakın, bir yandan AB dönem başkanı İspanya 6 ayda 4 başlığı daha açmaya niyetli olduğunu söylerken, öbür yandan Brüksel'den "Kıbrıs sorunu çözülmedikçe Türkiye ağzıyla kuş tutsa üyelik sürecinde ilerleme sağlayamaz" mesajları geliyor. Kıbrıs'ta dün başlayan yoğunlaştırılmış görüşmelere Rum tarafının "Hır çıkarmak" niyetiyle girdiğini bildikleri halde. Rumlar'ın AB'deki veto haklarını Türkiye'yi bezdirmek, KKTC'yi sindirmek için şantaj aracı olarak kullandıklarını göre göre.
Ayrıca, itiraf edelim, gerek dünyadaki güç merkezinin önlenemez biçimde Doğu'ya kaymaya başlaması, gerekse Avrupa'nın gerçekleri de AB'yi gözümüzde eskisi kadar çekici kılmıyor.
Buyurun güç merkezi kaymasına taze bir örnek: İki gün önce Çin'in "Dünya ihracat şampiyonluğu" unvanını Almanya'dan aldığı açıklandı. Dün de Çin'in ABD'yi geçerek "Dünyanın en büyük otomobil pazarı" konumuna yükseldiği duyuruldu. 2010'da dünya ekonomisinin canlanması da öncelikle Çin'in, bir ölçüde de Hindistan'ın performansına bağlı olacak. Açıkçası dünya ekonomisinin nabzı artık Batı'da değil, Avrasya ve ötesinde atıyor. Tabii ekonomiyle birlikte jeostratejik önem ekseni de Doğu'ya kayıyor.

Sosyal dışlanma

Gelelim Avrupa'nın gerçeklerine... AB, 2010'u "Sosyal dışlanmayla mücadele yılı" ilan etti. "Sosyal dışlanma" ne demek? Yanıt: Yoksullaşma ve toplumun dışına itilme. Yani, düşene bir tekme daha vurulması. Yani, toplumsal dayanışmanın çökmesi.
"Sosyal dışlanmayla mücadele yılı" dolayısıyla yayımlanan istatistikler, insanın kanını donduruyor. Örneğin, 79 milyon Avrupalı'nın yoksulluk sınırının altında yaşadığını öğrendik. Bu, AB'nin toplam nüfusunun yüzde 16'sının fakir olduğu anlamına geliyor. 79 milyon kişiden 43 milyonunun evine yiyecek bile götüremeyecek kadar yoksul olduğu da AB'nin resmi istatistik bürosu "Eurostat"ın bir araştırmasıyla ortaya çıktı.
Üstelik ekonomik krizin sosyal bedeli henüz tam olarak ölçülemediği için 79 milyon yoksula daha ne kadar eklendiği bilinmiyor. Ve de krizin sosyal etkileri asıl bu yıl ortaya çıkacağı için, 2010 en soğukkanlı siyasetçileri bile ürkütüyor.
AB ülkelerinde dargelirlilerin yaşam mücadelesiyle ilgili olarak Avrupa medyasında yayımlanan röportajları okusanız, içiniz daralır.
Ev kirasını ödeyemediği için bir gece kendilerini sokakta buluverenler...
Sabit telefonları kesilenler... Tasarruf için kışın bu en soğuk günlerinde bile kaloriferlerini günde sadece bir saat yakanlar... Anneleri- babaları, anneanneleri-dedeleri ile iki odalı evlerini paylaşan evli ve de çocuklu aileler... Karınlarını hayır kurumlarının aşevlerinde doyuranlar (Sadece Fransa'da günde 2.5 milyon kap yemek dağıtılıyor!)...
Ve tüm bu trajedilere duyarsız toplumlar. Sadece duyarsız değil, "Gemisini kurtaran kaptan" bencilliğine gömülmüş toplumlar...
Bu Avrupa'ya mı umut bağlayacağız? AB'nin demokratik standartlarına evet ama sosyal kriterlerine hayır, bin kere hayır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA