Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Yalanın kitabını yazanlar!

Dün yarım saat arayla iki konuşma vardı ve ekranlardan canlı yayınlandı.
Önce; partisinin belediye başkanları ile birlikte Afyon'daki kampın açılışında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ardından partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında konuşan Başkan Erdoğan. Ne kadarını izleyebildiniz bilemiyorum ama ben her iki konuşmayı son derece dikkatli dinledim.
Vizyon ve proje anlamında verilen mesajları bir tarafa koyarak, polemik noktasında iki lideri kıyaslamayı isterim.
Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarının bulunduğu bir toplantıda, canlı yayınlar aracılığıyla pek çok insanın da izlediği bir toplantıda, deyim yerindeyse "herkesin gözünün içine baka baka"; 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde "Belediyelerin yarıdan fazlasını CHP kazandı" dedi!
İnsan hafızası yanılabilir diyerek, çok emin olduğum halde seçim sonuçlarıyla ilgili yazılı bilgi ve belgelere başvurma gereği duydum!
İşte sonuç: Bin 389 belediyenin 755'ini AK Parti kazanırken, 263'ünü CHP kazanmış! Bu sayısal orana baktığınızda değil yarısından çoğu, 5'te 1 bile etmiyor, yani yüzde 25 bile değil! Siyaset bu; belki oy oranları üzerinden böyle bir değerlendirme yapmış olabilir diyerek; bir de oy oranlarını kontrol etme gereği duydum!
Geçerli oyların yüzde 44.41'ini AK Parti alırken, yüzde 31.96'sını CHP almış. Yani; 3'te 1'den biraz daha fazlasını almış. Yani bu hesaba göre de; CHP, 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde yarıdan fazla başarı sağlamamış! Peki, Kılıçdaroğlu bu hesabı nereden yaptı? Hem de hesap uzmanı bir siyasetçi olarak, bu hesabı nereden bulduğunu açıklamak zorundadır!
Dünkü konuşma sırasında Kılıçdaroğlu'nun insanların "gözlerinin içine baka baka" söylediği bir başka ilginç cümle daha: "Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde uluslar arası kuruluşlardan ve ülkelerden emir alır hale gelmiştir!" Takdir edersiniz ki bu söz için yazılı kaynaklardan teyit etme gereği duymadım. "El insaf" diyerek 17 yılın özetini vermeye hazırlanırken gerekli cevap Erdoğan'dan geldi zaten:
"AK Parti hükümetleri döneminde IMF kapılarında 3 kuruş için para dilenen Türkiye, IMF'ye bütün borçlarını ödedi ve artık borç verir hale geldi. Savunma sanayiinde yüzde 20'lerdeki yerlilik oranını yüzde 70'lere çıkardı. Coğrafi ve jeopolitik açıdan mecbur olduğu savunma silahlarını ABD'nin verdiği kadar alma mecburiyeti bitti, çoklu diplomatik ilişkiler ile uluslar arası hem pazar hem ortak konumuna geldi. NATO'da ve bütün uluslar arası stratejik kurullarda artık masada oturmayı bekleyen değil, masayı kuran, kimin bu masada nereye oturacağına karar veren ve denklemi oluşturan aktör konumuna geldi. Doğu Akdeniz'de, Kuzey Suriye'de, Ortadoğu'da, Türkiye'nin ve bölgenin çıkarları ve bekası dışında hiçbir tehdit, zorlama ve baskıyı kabul etmediğimizi dünya âleme ilan eder hale geldi." Sözün özü: Siyaset bazen olanları çarpıtmayı, önemsiz olanı çok önemli, önemli olanı önemsiz sunmayı gerektirebilir pek ala.
Ama, var olanı, hem de rakamlar ve bütün gerçekler apaçık ortada iken bu kadar çarpıtmayı ne siyaset ne de rekabet ile açıklamak mümkün değil. İtirazı olan?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA