Başından sonuna; o kadar terslikleri barındırıyordu ki maç, neresinin düzgün olduğunu anlayamadık.
Fırat Aydınus'un yarattığı kırmızı karttan önce de yapılanlar var. Bir hafta önce bu sezonun en iyi performansını sergileyen Stoch'un yedek kalması gibi. Bir tek O'nu değiştirmek, zor görülen deplasmandaki muhtemel sorunları çözecekmiş gibi...
"Ters gitmeye görsün işin, muhallebi yerken kırılır dişin." Tam bu kararın arkasından "yerine" seçilen Caner kırmızıyı görüyor. Saha karışıyor. Fazla sakin diye eleştirilen Aykut Kocaman hakemin burunun dibinde bitiyor. Zaten Dünya'nın "tersine" döndüğünü bu görüntüden de anlıyorsunuz. "Dört dakika uzattım" diyor Fırat Aydınus. Uzatmanın uzatmasında penaltı ve golü geliyor.
İkinci yarıda eksik takım sahada ama, bunu yok edecek hamle yok. Ana kural, "Bir kişi eksiksek, diğerleri yüzde 10 fazla koşup eksiği tamamlar." Öyle mi? Mücadele var ama akıl yok Fenerbahçe'nin oyununda. Yine de Meireles boş kaleye vuruyor. Sow topu çıkartıyor.
Aynı Sow'un eşitliği getiren golü de bir terslik hikayesi. Öyle bir ortaya son yapılacak vuruşla röveşatayla golü atıyor Senegalli.
Ersun Hoca, iki kez Volkan ile karşı karşıya kalan oyuncularının kaçırdıklarından sonra anlamıştır bazı şeylerin ters gidebileceğini.
Üç puan ikram tabaklarında dolaşıyor iki takım oyuncularını arasında. Kimse yemiyor.
Maçın son anları... Dört dakikalık uzatmaya, iki dakika daha ekleyip, maçı bitiriyor Aydınus.
Çığrından çıkan, oyuncunun hakeme saygısının yittiği, berbat 90 dakikalarına bir yenisini daha ekliyor.
İzleyenlere "Niye?" sorusunu düşündürerek.
Fenerbahçe tarafı hangi şikayeti yapsa haklı. Kritik haftada rakibe göre değil, hakeme göre oynamak zorunda kaldılar. O düdükler renk kazandıysa- ki öyle gözüküyor- bu ligin hesabını sorarken, kimse "tersliklerden" bahsetmez.
Yıldırım Demirören, MHK'sını ve hakemlerini ortaya çekmeli.
Çalınan-çalınmayan düdükleri ve muhatabı olan takımları iyi belirlemeli.
Bir zamanlar kulüp yönetirken, yaptığı gibi...