Maç öncesi umut ediyorsunuz, istiyorsunuz, arzu ediyorsunuz ama hakemin başlama düdüğüyle birlikte futbolun bütün gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. İşte o zaman başarmak ve istediğinizi elde etmek için futbolun doğrularını ve gereklerini yapmak zorundasınız.
Yoksa özellikle Avrupa arenasında böylesine fizikli ve kaliteli kadro yapısına sahip takımlar karşısında başarı elde etmeniz mümkün değil. Sahadaki futbolun doğrularını yapmazsanız sadece hayallerle yetinmek zorunda kalırsınız.
Dün akşamki maçın öncesi ve başladıktan sonraki akışı da aynen böyleydi.

İLK GOLÜ ATMALIYDIK
Evet belki ilk 15 dakika mücadele, tempo ve baskıyla oynamak düşüncesi vardı ama bunları bölüm bölüm yapabileceğiniz için böylesi maçlarda golü bulup oyunun seyrini değiştirmeniz gerekiyor. Yoksa oyun sizin elinizden kayıp rakibinizin istediği gibi oynanmaya başlıyor.
Karşılaşmanın başında Atletico Madrid sadece savunan, topa sahip olmak ve pas yapmak isteyen taraftı. Oyun aktıkça ve özelikle golü de bulduktan sonra, rakip maç bitene kadar istediği tempoda oynayıp çok kolay bir şekilde turu bitirdi.
Tabii kabul etmek lazım, 3-1'lik skorun altından kalkmak kolay değildi ama maçı izlerken yine de oyunda doğruları görmek istiyorsunuz. Beşiktaş'ın bu kadro yapısı ve bu oyun sistemiyle hücum ederken yaratıcı ve etkili pas kullanarak atak oluşturma şansı çok az. O yüzden buna göre organize olmalıydı.
Beşiktaş, Madrid'deki ilk maçtaki hataların bedelini de ödedi diyebiliriz. Eğer İspanya'daki maçta kadro ve sistem hataları yapılmasaydı tur için dün çok daha umutlu olabilirdik.
Şimdi gelecek yeni yönetimle birlikte Beşiktaş için yepyeni bir dönem başlıyor. Farklı ve dirençli bir Beşiktaş için esas burada nelerin yapılacağı ve nasıl bir planlamanın uygulanacağı çok önemli. Yeni gelecek yönetimin akılcı planlar yapması gerekiyor.