Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

SABAH yeniden doğuyor!.. Türkiye için!..

SABAH'ın Eyüp'teki yeni binasına ilk defa girdim, pazartesi günü öğle üzeri.. Pandemi yüzünden marttan beri evde çalışıyorum ya..
Bu arada, Barbaros Bulvarı Cam Han'da bulunan ofisimiz Eyüp'te, inşaatı dört yıldan beri süren yeni binaya taşındı.. Bu, yeni binaya ilk gelişim..
Patron, Serhat Albayrak'la yemek yiyeceğiz.. Çocuklar beni doğru yemek salonu katına aldılar.. Salon girişinde bir özel konuk odası var. Orda yiyecekmişiz..

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Serhat Bey henüz yok.. Ben salonu dolaşayım dedim.. Üç tarafı çepeçevre camlarla çevrili.. Harika bir manzaraya bakıyor yemek salonu.. Yanında geniş teras.. İsteyen açık havadaki masalara da oturuyor.. Orada sigara da serbest..
"Benim manzaram insandır" derim hep.. Ben insanlara baktım.. Nasıl gülen yüzler.. Nasıl neşeli insanlar.. Nasıl keyifle yemek yiyorlar ve sohbet ediyorlar..
Serhat Bey geldi.. Konuk ağırlama odasında masaya oturduk..
Pırıl pırıl kıyafetiyle Şef Hakan karşıladı, siparişleri almaya.. "Beni hatırladınız " dedi.. "Salomanje.. Erol Bey.." (Kaynar..).
Hatırlamam mı?.
"Bak Hakan" dedim.. "Bana tadımlık her şeyden getir.."
Mercimek çorbasıyla başladık.. Birbirinden harika antreler.. Ara sıcak lahmacun ve ana yemekler.. İspir fasulyesi.. Pilav ve kavurma..
Size şunu söyleyeyim.. Çorba dahil önüme konan her ama her şeyle, sadece o şeyle doyabilirdim. O kadar lezzetli.. Ama pandemi sonrası hareketsizlikten midem o kadar ufaldı ki, içim yanarak sadece birer çatal ya da kaşık alabildim, tadabildim ancak.. Hele sondaki ballı pekmezli un helvasından sadece bir minik tatlı kaşığı.. Aklım gerisinde kalarak..
Serhat Bey'le konuştuk yemek boyu.. Sekizi yerin altında, tam 30 kat.. Bütün Turkuvaz grubu burada, kolay değil.. SABAH, Takvim, Foto Maç ve dergiler.. Yani Cam Han grubu.. Samandıra Matbaa grubu. Fulya aHaber ve aSpor grubu.. Sefaköy atv grubu.. Trump Tower, D&R grubu.. Şimdi hepsi burada..
Anneannem, konu insanlar olunca "Oğlum sayma, uğursuzdur" derdi hep.. Saymadım da sormadım da.. Ama binlerce insan giriyor ve çıkıyor bu binaya..
Binlerce.. Küçük bir Anadolu kasabasının eli tutan tüm insanlarını çalıştıran bir iş yeri düşünün.. Kapıdan giren herkesin bir aile geçindirdiğini..
Dört yıldan beri vaktinin çoğunu bu binanın inşaatında geçiren, herkesi ve her şeyi denetleyen ve her bölüm için, malzemenin en iyisini, teknolojinin en ilerisini seçen Serhat Bey'e dedim ki..
"1999 Aralık ayının 31'inci günü, SABAH'ın o güne dek gelmiş geçmiş en modern gazete binası ve atv'nin en ileri teknikle hazırlanmış stüdyolarından ayrılmıştık. Bina girişindeki merdivenlerden son defa inerken, yanımdakilere 'Bu sonun başlangıcı' demiştim.."
Zaman zaman her devrin en çok satanı, medyamızın amiral gemisi Hürriyet'i de geçen ve 1 milyonun üzerinde basan SABAH ve en çok izlenen, en çok konuşulan o harika atv'yi bir daha bulamayacağımızı düşünüyordum. Öyle de oldu.. Badire üstüne badire.. Neler geldi başımıza.. Kaç patron değiştirdik. Devletin kayyumla yönettiği bile oldu. Bizi yıkmak isteyenler, akıllara seza tekliflerle gazetenin içini iki defa boşalttılar..


İlkinde Cem Uzan, Star'ı kurdu.
Beyin takımından yığınla adam götürdü.
İkincide Aydın Doğan, Vatan'ı.. Dinç Bey'in en güvendiği, kardeş bildiği adamları bile gittiler..
Maaşı geçin, ertesi günkü gazeteyi basacak kağıdın parası zor bulunurken, bir avuç kalıp devam ettirdik.. Nişantaşı'nda dayanamadık.
Balmumcu'ya geldik.. Ve..
..Ve işte şimdi, 2000 yılı öncesinin o unutulmaz SABAH ve atv binasından da muhteşem bir yapıda, harika bir yerleşim ve bir organizasyonla, tüm Turkuvaz grubu bir aradayız.. İstediğimiz her şey elimizin altında olarak..
"Turkuvaz değil sadece, Türkiye için bir adım attınız Serhat Bey" dedim.. "Umut ışığı.. Örnek!."
"Tıpkı televizyon başlangıcında olduğu gibi, sosyal medya patlayınca da 'Yazılı medya da bitti, görüntülü de' demişlerdi. Ama işte dünya?. Hiçbir yerde bitmedi.. Bitmeyeceğinin kanıtı, Türkiye'ye güvenin göstergesidir bu yatırım.. Hürriyet gibi medyamızın en eskisi ve hep amiral gemisi, Hürriyet gibi bir tarih, sosyal medyaya teslim olurken, Ahmet Hakan sadece kendi köşesini değil, gazetesinin nerdeyse tümünü 'sosyal medya borazanı' yaparken, bu yerleşim için bu kadar büyük bir yatırım yapmak 'Korkmayın Türk Ulusu.. Gazetecilik ölmez' demektir!."
Şimdi bize düşen Sevgili SABAH'çılar, bize düşen tüm fikir işçisi arkadaşlarım, bu gazeteyle, bu milletin en çok aradığı, özlemini duyduğu "Barış, sevgi, dostluk ve kardeşlik" ışıklarını alabildiğince açmak, tabii gerektiğinde eleştirinin en acımasızından kaçınmazken, asla ve asla, asıl görevimizin, güzellikleri, olumlu gelişmeleri yazarak ve yücelterek halkın moralini en üst düzeye çıkarmak olduğunu unutmamamız gerek..
Bu ülkeyi bölmek, bölerek yönetmek isteyen dış güçlerin oyununa gelmeyeceğiz. Fikirlerimizi "Barış içinde bir arada" ilkesi ile savunacağız..
Yeni bina.. Yeni ruh.. Yeni SABAH ve Yepyeni Türkiye..
Hepimize hayırlı olsun!.

***


MHM ve bir M daha...

Belirsizliğini hâlâ koruyan koronavirüs ile savaşta insanoğlunun elindeki üç silahı ilk günden beri tüm dünya bilim adamları yazıp söylüyor.
Duymayan, ezberlemeyen kalmadı, dağdaki çoban çocuklara dek..
MHM!.. Maske, Hijyen ve Mesafe!.
Aslında bir M daha var, pek söylenmeyen.
Ama hepsinden önemli..
Moral!..
Koronanın kesin aşısı da yok, ilacı da henüz.. Eli kulağında ama, yok.. O zaman virüs kapanı kim koruyacak?.
Kendi bağışıklık sistemi.. Sistemi güçlü olan virüsü yenecek, eskisi gibi olacak.. Olmayan?. Allah göstermesin..
Peki bu bağışıklığı güçlendiren şey ne?.
İşte yeni M burada devreye giriyor.
Moral!..
Moraliniz ne kadar sağlam, ne kadar yukardaysa, o kadar kolay yeniyorsunuz..
Peki bizim medya ne yapıyor?.
Yazılısı.. Görüntülüsü.. Sosyal olanı..
Hele de en iğrenci o sosyal olanı..
En kötü haberleri veriyor..
Bulamazsa uyduruyor.. Sosyal medya bir yalanı atar atmaz, hemen tüm gazetelerin internet siteleri o yalana atlayıp en erken tekrarlamak için yarışıyorlar adeta..
Sosyal medyanın en büyük gayreti, devletle halkın arasını açmak ve halkın inanç duygusunu yok etmek..
"Sağlık Bakanı yalan söylüyor..
Benim bir hastanede çalışan doktor arkadaşım dedi ki, gerçek ölümleri saklıyorlarmış" diye bir tweet atın.. Bir saat sonra bütün "Falancagazete.com" adresinde anons edilir. Cebinize ya da tabletinize anonsu düşer. İyi haber yazın.
Tekrarlayan olmaz.
Çünkü bizim meslekte iyi haber haber değildir. Ne tiraj getirir, ne reyting..
Ne de sosyal medyada tekrar..
Bakın sevgili okurlar.. Benim yabancı medyayı izleme şansım ve de merakım var.
Korona hakkında son günlerde çok iyi haberler açıkladı dünya bilim adamları..
1- Yeni akım korona salgını, ilkinden çok daha hafif geçiyor ve daha az ölümcül..
2- Denenen, kullanılan, geliştirilen ilaçlar sayesinde ölüm oranlarında büyük düşüşler var..
Bu iki haberin herhangi birini duyan veya okuyan kaç kişi var aranızda?.
"Yeni salgın virüs daha az ölümcül.. İlaçlar daha fazla kurtarıcı" haberleri ana haber girişi, birinci sayfa manşetleri olsa, moraliniz güçlenir mi?.
Güçlü moral, güçlü bağışıklık demek..
Kötü haberleri okumayın, okutmayın, size anlatmaya kalkanı da tersleyin sevgili okurlar..
Koronayı yenmekte bu üçüncü M, en büyük gücümüz, aklınızdan çıkarmayın..

***


İşte benim Vanlım!..

Vanlı Mahsum Değer'i yazmıştım geçen hafta sonu.. Milliyet'in yeni kampanyası, "Anadolu Kaplanları" dizisinde Van'ı okurken rastlamıştım adına.. 20 yaş altı Balkan Şampiyonu uzun mesafe koşucusuydu ve "Amacım, 2024 Olimpiyatları'nda madalya almak" diyordu, sekiz çocuklu ailenin yokluk içinde büyüyen ve spor yapan çocuğu..
Van'ın yetiştirdiği en başarılı iş adamlarından Rixos Oteller grubu patronu, sevgili arkadaşım Fettah Tamince'ye seslendim o yazımda..
"Bu Vanlı gence destek olmalısın" dedim..
Yurt dışında imiş Fettah.. Hemen Türkiye'deki adamlarına talimat vermiş..
"Hıncal ağbimi bulun ve ona deyin ki, Mahsum artık bana emanettir.."
Yaşa Fettah!. Senden bu yanıtın geleceğini adım gibi biliyordum zaten..
Mahsum, yarınlarda bayrağımızı göndere çektirirken bil ki, ipi bir ucundan tutan da sensin!.
Teşekkürler..
Var ol!.. Sağ ol!..

***


Gerçek ne Atilla?

Galatasaray, Mustafa Cengiz, Fatih Terim ve komplocular hakkında bildiğim çok şey var. Ama salı günü alınan ateşkes kararı üzerine soğuk su döken kişi olmamak için susmayı ve beklemeyi tercih ettim..
Ama bir kişiye bir çift sözüm var..
Her şeyi başlatmasa da, kopma noktasına gelmesinde başrolü Atilla Gökçe'nin Milliyet'teki "Bir dostum dedi ki" diye anlattığı yazısı oynadı.
Kırk yıldır tanıdığım, en sevdiğim, en güvendiğim gazeteciler arasındaki Gökçe, kaynak vermeden "Bir dostum" diye böyle çarpıcı, sarsıcı ve sallayıcı iddiaları ortaya atmaz. "İşin içinde bir iş var" dedim ve öğrendim..
Gerçeği biliyorum, Atilla!.
"Dostum" dediğin kişinin kim olduğunu da biliyorum. Konuşmanın hangi koşullarda, niçin ve nasıl yapıldığını da..
Ama gerçeği sen anlatacaksın, Atilla!.
Anlatmanı uygun bir süre bekleyeceğim. Susarsan o zaman sıra bana gelecek, bilesin!.

***


TEBESSÜM
Genç çift yeni evlenmiş ve sayfiyedeki evlerine taşınmışlardı. İlk sabah kahvaltı ederlerken, yeni gelin komşu bahçede asılı çamaşırları gösterdi..
"Şu beyazlara bak.. Leke içinde..
Nasıl yıkanmış bunlar.." Ertesi sabah gene ayni bahçeyi işaret etti..
"Komşularımız ya çamaşır yıkamayı bilmiyorlar, ya kötü deterjan kullanıyorlar.."
Dört sabah böyle geçti, kahvaltıları..
Beşinci sabah kadın kocasına heyecanla sordu..
"Bak şu çamaşırlara.. Pırıl pırıl parlıyorlar bu sabah.. Ne oldu acaba?."
"Ne olacak" dedi kocası.. "Bu sabah erkenden kalktım, bizim camları sildim!."

SEVDİĞİM LAFLAR
Kendine değer ver ve gönlünü olgunlaştır. Çünkü sen bedeninle değil, ruhunla insansın. Mevlânâ

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA