Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Ya bu Hanefi Avcı beni de yakarsa?

Gündeme bomba gibi düşen kitabı "Haliç'teki Simonlar"da Cem Ersever cinayetine dair anekdotlarını anlatırken Soner Yalçın'la ilgili ilginç bir not düşmüştü Hanefi Avcı. Ersever'in yakın arkadaşı Cemal Alpaslan Ertuğ'un kendisine anlattıklarından yola çıkarak şöyle yazmıştı:
"Ersever'i ölmeden önce gören kişilerden biri de o dönem Aydınlık muhabiri olan Soner Yalçın'dı!"
Ben de enteresan bulduğum bu anekdot üzerine Soner Yalçın'a bir çağrıda bulunmuştum birkaç hafta evvel.
"Bak Soner Yalçın. Tamam adam bunları yazıyor. Gülen Cemaati'nin dört bir yanımızı sardığını ve devlet içinde ayrı bir devlet kurduklarını söylüyor ama aynı zamanda seninle ilgili de çok bomba bir iddia koyuyor ortaya. Alenen, öldürülen emekli binbaşı Cem Ersever'i ölüme götüren süreçte parmağın olduğunu yazıyor. Bir cevap ver şu Avcı'ya!" demiştim.
Ancak her ota boka, sıradan bir sinek vızıltısına dahi kurucusu olduğu internet sitesinden analiz üzerine analiz döşenen Yalçın'dan cevap gelmedi.
Onun yerine cevabı, Ergenekon Davası'ndan halen tutuklu olan Hikmet Çiçek verdi Silivri'den.
Geçen haftanın Aydınlık dergisinde...
Ona göre Cem Ersever'in en yakın arkadaşı olarak bilinen Cemal Alpaslan Ertuğ, Hanefi Avcı'yı yanıltmıştı bu konuda!
Niyeyse?
Baktım iş karmaşık. Çıkamıyorum.
O nedenle Hanefi Avcı'yı aradım.
"Ya benim orada yazdıklarım galiba yanlış anlaşıldı" dedi.
Öyle deyince pek tabii bir "Nasıl yani?" oldum.
"Sevilay Hanım. Cem Ersever'i son gören kişi olduğunu bildiğimiz Kemal Sadık Uzuner bilerek olayı çarpıtmış. Hedef şaşırtmaya çalışmış. Kasıtlı olarak Soner'i tarif etmiş Cemal Bey'e. Ben de bunu demeye çalıştım kitabımda ama sanırım okurlar yanlış anladı" dedi.
Tesadüf işte. O tüm bunları anlatırken kitabı elimdeydi. Hemen bahsi geçen mevzunun yazıldığı sayfayı buldum. 50 kere okumuştum önceden. Bir daha göz attım; "Valla okuyorum okuyorum aynı sonuca varıyorum Hanefi Bey. Yani hiç de sizin söylediğiniz manada bir sonuca varamıyorum! Siz resmen Cem Ersever cinayetinde Soner Yalçın'ı işaret ediyorsunuz benim okuduğum kadarıyla" dedim.
"Doğru doğru" dedi. Sonra da şöyle devam etti: "Okuyan herkes öyle algılıyor ama aslında ben öyle bir şey demek istemedim! Yanlış anlaşıldım" dedi.
Hani öylesine, laf olsun diye. Dedim ki; "Yoksa Türkçeye hâkimiyetiniz olmadığından mı oldu bu yanlış anlaşılma!"
Güldü. "Olabilir vallahi" dedi.
Ben de güldüm tabii.
"Ayyy Hanefi Bey. Çok âlemsiniz. Adamın adını Türkiye'nin en karanlık cinayetlerinden birine karıştırıyorsunuz. Şimdi de diyorsunuz ki; 'Valla yanlış yaptım ama Türkçe hâkimiyetsizliğimden oldu bu yanlış! Ayyy çok komiksiniz!!!'" dedim.
Baktım yine güldü. Yani yaptığım ironiyi bile anlamadı.
Epeyce konuştuk sonra. Kitap satışından kazanılan paraları ne yapacağına dair. Mesela onu da yanlış anlamışız. Ben kitabın bütün gelirini bağışlayacağını okumuştum bir yerlerde. "Yok öyle bir şey!" diyor. "Zaten öyle sanıldığı kadar da bir gelir yok! Olanı da kendim kullanacağım! İki çocuk sahibiyim nihai sonuçta!" diye devam ediyor.
Neyse. Karşılıklı "İyi bayramlar" temennisinde bulunup kapattık telefonu.
Ancak neden sonra bilmiyorum. Beni bir korku sardı. Tırstım.
"Yahu bu Avcı sakın ola ikinci kitabında filan 'Sevilay Yükselir beni aradı ve Soner Yalçın'la ilgili birtakım sorular sordu. Sanki birileri ona Soner'in 'Ersever cinayetinde parmağı varmış gibi imalarda bulunmuştu' diye yazmasın?"
Ne yaparım ben sonra?
Sonuçta adam, "Valla kusura bakmayın! Benim Türkçe'ye hâkimiyetim yok kardeşim!" deyip işin içinden bir güzel sıyrılıveriyor!
Allahhhh valla yandım ben! Bittim şimdiden!!!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA