Cumartesi 13.07.2013

Tanrı kraliçeyi korusun

Bugün Sezen Aksu'nun doğum günü. 13 Temmuz 1954'te dünyaya gelen sanatçının bu özel gününü kuru bir tebrikle geçiştirmek olmazdı. Müziğimizin kraliçesine, arşivleri karıştırarak özel bir hediye hazırladık

Tarih, 13 Temmuz 1997... Yer İzmir'in Köprü durağındaki bir ev. 14 yaşında, zayıf ve heyecandan yüzü sararmış bir oğlan çocuğu olarak, elimde kocaman bir dosya ile onun karşısındayım. Daha okuma yazmayı öğrenmeden şarkılarını dinleyip hayran olduğum, onunla ilgili her şeyi biriktirdiğim kadınla ilk karşılaşmam bu. O gün, büyük bir sevgiyle bağlı olduğum kadına biraz daha yakın olmak adına annesi ve babasıyla tanışmak için yola çıkmıştım. Elimde ailesiyle ilgili sadece 'Sezen Aksu Sokağı'nda oturdukları bilgisi olduğundan, o sokağın sakinlerine sorarak bulmuştum adresi. Kapıyı çaldığımda ve niyetimi belirttiğimde, babası Sami Bey büyük bir nezaket göstererek beni eve davet etti. Eve adımımı atmamdan bir dakika sonra, Sezen Aksu gelip bana sarılmıştı bile. Bir arkadaşını ziyaret etmek için kısa bir süreliğine İzmir'e gelmişlerdi. Bütün vücudumun titrediğini fark eden Ahmet Utlu, sandalyeye oturmamı söylerken, annesi Şehriban Hanım da, Aksu'ya "Çocuğa kolonya ve şeker tutsana," demişti. Şekeri onun elinden alırken, "Kesin rüya görüyorsun, boşuna sevinme," diyordum kendime. Ben biraz sakinleştikten sonra Sezen Aksu, eski dergi ve gazete küpürlerini bulabilmek için zamanımın çoğunu sahaflarda geçirerek oluşturduğum dosyanın kapağını açtı. Dosyaya bakarken gülerek "Oğlum ben kendimden bıktım, siz hâlâ bıkmadınız mı?" demişti... Bıkmak bir yana, yıllar içinde arabesk dinleyicisinden rock dinleyicisine, sağcısından solcusuna herkesin birleştiği belki de tek isim olan Sezen Aksu'yla aramızdaki bağ daha da güçlenmişti. Bu sihrin sebebini onun sözleriyle keşfetmek daha doğru olacağından, 17 yıl önce onun imzaladığı dosyayı tekrar açmak ve onun şarkılarıyla hayatı güzelleşen milyonlarca insan adına onun doğum gününü kutlamak istedim... İyi ki doğdun Sezen!
'DELİ SEZEN'
* (Ses 1980 / Kendi kaleme aldığı hikayesinden) "Sevgisizliğe dayanamam ben, uykularım kaçar. Arkadaşlarım olsun, çalıştığım insanlar olsun, gazeteciler olsun, kim olursa olsun, sevilmemek kadar hiçbir şey acılandırmaz beni."
* (Sabah 1990 / Aykut Işıklar) "Deli Sezen'di lakabım, evimizin duvarlarına 'Deli Sezen' diye yazıyorlardı. Hiçbir şey yapamazsam bayılma numarası yapıyordum. Ortaokulda beni haksız yere disipline verdiler. Protesto etmek için kafamı kazıtıp okula gittim."
* (Milliyet Fiesta 1993 / Sinan Özedincik) "Biraz kaçığımdır. Bir gün bir şeye çok sinirlendim, sabah kalktım tek başıma Londra'ya uçtum. Akşam Londra'dan telefon açtım, 'Ben buradayım,' diye."
* (Kim 1993 / Oya Özdilek) İstediğim kadar cesur olamadım. Belki ileriki yıllarda sürprizler yapabilirim. Playboy'a çıplak poz verebilirim mesela! Biraz gecikmiş olarak! 4 (Aktüel 1997 / Haşim Akman) "Herkes size kraliçe derken aslında minicik bir nokta olduğunuzu bilmek, bunu kabul etmek çok acı verici. Ben kendi kendime yutturamıyorum, kim yutturacak bana beni?"
* (Hürriyet 1999 / Yener Süsoy) "Namusumdan fedakarlık etmeyi hiçbir zaman düşünmedim. Ama Allah korusun bir savaş zamanı, seferberlik koşullarında bana kırmızı şarap getiren askere ne yapacağımı asla bilemem."
ÂŞIK SEZEN
* (Ses 1980 / Gülden Yıldız) "Beğendiğim erkek tipi esmer, uzun boylu, çirkince ve de güzel ayaklı. Ancak fizik olarak bu özellikleri taşıyor diye kimseyle beraber olmam. Notre Dame'ın kamburuna bile aşık olabilirim, yeter ki kendi ölçüleri içinde erdemli olsun."
* (A Spot 1993 / Hıncal Uluç) "Üç şey sebep oldu Ahmet ile evlenme kararı almama. Birincisi; Ahmet'in Mithat Can'la çok yakın arkadaşlığı. İkincisi; annem babam... Bundan önceki kocalarıma hep soğuk durmuşlardı, Ahmet'e ise çok yakın oldular. Üçüncüsü; ameliyat olduğumda, 24 saat kıpırdaman başımda bekledi benim."
* (Sabah 1997 Şengül Balıksırtı) "(Ahmet Utlu'yla boşanmasının ardından) Boşanmam, aşk bitmeden de, aşkı korumak adına alınan bir karar bu. Ben arkadaşlarım da dahil kimseden ayrılmadım. Dolayısıyla Ahmet'in de hayatımdan çıkıp gitmesi de söz konusu değil. O çok özel bir insan."
* (Mimoza 1997 / Seda Kaya Güler "Her gün biriyle adım söyleniyor ama ben tek başıma zorluk içindeyim. Okan Bayülgen'le de çıktı. Okan'a da söyledim, "Bu kadar adımız çıktı, insan bir kere muhallebiciye götürür."
* (Amica 2000 / Şebnem İyinam) "Ahmet... Benim Rüzgarlı Tepelerim. Bir gün estim, yağdım; 'Yarın senden boşanıyorum,' dedim. Hakikaten de, bir günde boşandım. Sonra da patatesleri rendeleyip gözlerime koyduk, şişleri iner diye. Gittim 'Ahmet, ben pişman oldum, bunu bana bir ömür ödetme,' dedim. Kabul etmedi. İyi mi etti, kötü mü, bilmiyorum."
'ŞARKI SÖYLEMEK LAZIM'
* (Kadınca 1991 / Filiz Koçali) "Geldiğim noktada popüler pazar anlamında başarı söz konusu, ama kendi içimdeki gerçek sesi daha bağırmadım. İz bırakmak istiyorum, yoksa niye kendimi yerden yere atayım."
* (Tempo 1994 / Zeynep Ankara) "Bütün dünyaya şarkı söylemeden ölmeyeceğim."
* (Options 1998 / İpek Durkal) "Şarkılarımın içinde argoya kaçabilecek sözler de var. Argo dili zenginleştiren ve hafife alınmayacak bir durum. Türkülerimize baksanıza 'Tombul tombul memeler kavuşmuyor düğmeler' sözlerini ben yazmadım ya."
PARA PUL MESELELERİ
* (Milliyet Fiesta 1993 / Sinan Özedincik) "Yıllardır Müjde Ar bana parasal konularda yardımcı olur. Onun sayesinde iki tane evim var. Bir gün geldi "Sana ev aldım," dedi, kağıtları imzalamış. Ben kıyamet kopardım "Nasıl ödeyeceğim?" diye. İki evimin dışında hiçbir şeyim yok. Çok sıkıntılı dönemlerim oldu, ama dert etmedim."
SANATÇILAR HAKKINDA
* (Ses 1980 / Gülden Yıldız) (Tarık Akan'ın kendisine 'mikrofon boylu şarkıcı' demesi üzerine) "Söylediği lafa bak sen. Şeytanın işi olmayınca kuyruğunu tartarmış. O da benim boyuma taktı herhalde. Bence mahsuru yok. Ben daha neler duyuyorum."
* (Kadınca 1987 / Ahmet Kökçü) "Bundan sonra gözüm Madonna'nın üstünde. O mayo mu giydi, ben donla çıkarım. Hadi bakalım görelim, kim kimi taklit ediyor."
* (Kim 1993 / Oya Özdilek) "Sertab dünya çapında bir şarkıcı, birinci sınıf. Onun benden öğreneceği şeyler farklı, ama benim de ondan öğreneceğim bir sürü şey var."
* (Tempo 1994 / Zeynep Ankara) "Nükhet'in yorumcu olarak çok farklı bir derinliği var. Nilüfer'i çok beğeniyorum. Bazen tüylerim diken diken olmaktan çıkıp saçlarım kalkıyor. Kendime en yakın hissettiğim Kayahan. O benden de deli. Kendine işkence ediyor, odalara kapanıp mahkum hayatı sürerek."
* (Sabah 1994 / Nuriye Akman) "Bir gece Tarkan'ın yeni kasetini dinlemek üzere Sertab, Levent, Tarkan buraya geldiler. Sohbete başladık. Tarkan "Bir tane çok hareketli, kolay takılan lokomotif bir şarkı olsa. Çıkmadı," dedi. Levent gitar çalıyordu, Sertab bir şeyler söylüyordu. Sonunda "buldum çocuklar" dedim. Sohbet ederken sabah dört buçuk gibi Oynama Şıkıdım Şıkıdım şarkısı bitti. Aldı şarkıyı gitti Tarkan."
ANNELİK ÜZERİNE
* (Sabah 1990 / Aykut Işıklar) "Benim için iki dönem var. Mithat Can'dan önceki yıllarım ve ondan sonraki yıllarım. Doğurmuş olanlardan biri olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Mithat Can'ın bir yönetmen, bir sanatçı, müzisyen olmasını isterim."
* (Kadınca 1991 / Filiz Koçali) "Doğurduğum için değil, kişiliği için seviyorum onu. Daha çok resme yatkın. Kulağı çok iyi ama ilgili değil. Piyano hocasını çıldırttı, bir baktım Batman oynuyorlar, kız sonunda ağlaya ağlaya gitti."
* (Hürriyet 1996 / Lale Barçım İmer) "Mesela okulda saçını keseceksin diyorlar Mithat Can'a. 'Git oğlum saçını uzatacağını söyle,' diyorum."
ONNO TUNÇ HAKKINDA
* (Kadınca - 1986 / Röportaj: Hızır Tüzel) "Onno bana göre çok yakışıklı mesela. Estetiği belirleyen sadece biçim değildir ki, Onno'ya baktığım zaman onun derinliğini, zenginliğini, sanatçı kişiliğini birlikte görüyorum."
* (Milliyet 1996 / Nilgün Cerrahoğlu) "Kendimi acıya bıraktım. Yeşil bir koltukta oturdum. 17 gün sonra Meral 'Sen yıkan artık,' dedi. Çok utandım, suyu severim halbuki. Zaman kavramını yitirdim. Hızla şunu düşünüyordum yalnızca: Hayat bu kadar basit. Doğum ve ölüm."
UZAY HEPARI HAKKINDA
* (Tempo 1994 / Zeynep Ankara ) "O hayatımın en sevgili insanlarından biriydi. Ardında çok derin bir şey bırakarak gitti. Ben o küçücük oğlan çocuğuna çok güveniyordum."
* (Oscar TV 1994 / Haluk Aktar) "Uzay aileden birisi oldu. Oğlum kadar, kardeşim kadar, çok yakın bir aile dostum kadar bir bağ oluştu. Belki de o yüzden onu kaybetmek bu kadar sarsıcı geldi."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.