Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Kadınlarımızın ikilemi

Kadınlara bayılırım. Hayır, kuzu buduna meraklı etoburların "Kuzu severim" demelerindeki düşkünlük anlamında değil bu. Kadın kişiliğindeki şefkat ve zarafet gibi özelliklerin insan yaşantısına katkılarına hayranlık belirtiyorum. Onun için, bir sonraki cümle de küçümseme sanılmasın. Kadın olmadığıma şükrediyorum. Hele, bizimki gibi ülkelerde! Neden derseniz, dişi vatandaşlarımız berbat bir ikilemle burun buruna yaşıyorlar da ondan.

***

Normal şartlarda, bir insanın bir başkasına önerisi kabul görmezse bela çıkmaz. Örneğin bir müşteri satıcının gösterdiğini istemedi diye kıyamet kopmaz. Çünkü bunu hakaret saymaz satıcı. "İşine gelmedi" der, geçer. Ama Türkiye'de kendisine cinsel yakınlık gösterilen kadının durumunu düşünün. İki seçeneği vardır. Yaklaşımı ya olumsuz karşılayacaktır ya da olumlu. Birincisini seçerse, reddedilen erkek büyük olasılıkla bir ego depremi yaşar. "Belki kadının kararı beni beğenmemesiyle değil de kendi iç dünyasıyla ilgilidir" diye düşünmeyi aklından geçirmez. Bir saldırıya, bozguna, küçük bir felakete uğramıştır. Tepkisi ne olur? Yine büyük olasılıkla, karşı saldırıya geçer. "Vay sen bana nasıl burun kıvırırsın" diye tekmeli tokatlı, hatta silahlı saldırı da nadir olay değil ama, öylesini kastetmiyorum. "Normal" erkeklerimiz ne yapar? Saldırıya kafasının içinde geçer. "Frijid galiba," der; "ya da lezbiyen." En azından, "Erkekten anlamayan, kendini beğenmiş, salağın teki."

***

İkinci şıkkın gerçekleştiğini, kadının "peki!" dediğini düşünelim. O zaman ne olur? "Kadın adamın sevgilisi olur, mesele kalmaz," derseniz yanılırsınız. "Kolay kadın" oluverir erkeğimizin gözünde. Çok geçmeden kafasında da "Bu acaba böyle kestirmeden kaç herifin koynuna girmiştir?" sorusu canlanır. Hele o tahmin yüksekçe ölçüde doğru çıkar, geçmişteki ilişki sayısının "fazla" olduğu anlaşılırsa, aşağılama yoğunlaşır. Nüfusumuzun geniş kesimlerinde "adı çıkmış" kadına kıza yakıştırılan feci sıfatlar pek çoktur: mal, motor, kova, kaşar, fingirdek, aşifte, yelloz, şıllık, vb. Kısacası, hayır dese de, evet dese de, işi zor ülkemizde kadınların. Onların çoğu çözümü yabancı erkekle arasına görünmez perde çekmekte bulur. Sokakta yere ya da dimdik ileriye bakarak yürür, önlerinde kapı açsanız teşekkür etmez, asansörde selamlasanız gülümsemez, sürekli "Pas veriyorum sanılır" kaygısıyla yaşarlar. Tipide otobüs bekleyen kadına arabanızla ulaşım hizmeti öneremezsiniz. Yüzde doksan olasılıkla surat asıp başını çevirir. Haklıdır da. Ülkemizde iki cinsin ilişkilerini bulandıran kara bulutun sorumlusu kafalarındaki önyargıların tutsağı erkeklerimizdir.

***

Bakın, küçük yaştakilere cinsel tasallut suçundan tutuklu yargılanmakta olan Ahlâk Bilgisi öğretmeni kurbanlarından biri hakkında nasıl konuştu duruşmada: "Ben onu iyi bir kız olarak bilirdim. Ancak daha sonra kafelere giden kötü bir insan olduğunu, erkeklerle buluştuğunu öğrendim." Eh, küçük kızın kafelerde erkeklerle buluşan kötü bir insan olduğunu öğrenince ne yapar başka bir erkeğimiz? "Âleme şapır şupur da bize Allah'a şükür, öyle mi?" diyerek üstüne çullanır tabii. Ahlâk Bilgisi öğretmenimiz de kurala uyduysa kabahat mi? Tepesi atan yargıç "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes kafeye gidebilir," demiş. Gider de erkek değilse suratını asması ve bir köşede sırtını duvara dayayarak oturması şayan-ı tavsiyedir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA