Okyanusta batan geminin yolcuları engin suyun ortasında can havliyle ufukları tararken alçak bulutları kara parçası gibi görür. Çölde kaybolanlar ise "Su, su" diye inleyerek sürünürken çeşme sesi gelir kulaklarına. Yani neyin kıtlığı varsa onu sayıklar insanoğlu. Kamuoyumuzda dillere ve kalemlere (klavyelere) en çok dolanan konu 'ahlak'. Etik anlayışımızın ilginç bir özelliği de var: Toplum düzeniyle ilgili türlü rezillik paçalardan akarken cinsellik içerikli kaygılar ağır basabiliyor. Geçen ay bir haber patladı medyada: Ergenekon savcılarının isteğiyle 10 başka savcının ve pek çok yargıcın telefonları dinlenmeye alınmış. Müfettişler sonuçları incelemiş, suç unsuruna rastlamamış, ama buldukları başka bir fiili yazmışlar raporlarına: "Bayanlarla ahlaka aykırı ilişki kurmak." Adalet mekanizmamızdaki kimi görevlilerin zamparalıkları ile Ergenekon davasının ilgisi ne? Yok tabii. Bunun hesabı basında soruldu. Ertuğrul Özkök köşesinde uzun uzun vurguladı tersliği. Beş haftadır bir yanıt alınamadı. İşin hukuk yanının ötesinde, 'bayanlarla ahlaka aykırı ilişki' lafının anlamına takıldı benim kafam. Ne demek bu? Evlilik dışı ilişki mi demek? Peki, düşünün. Ali'nin melek gibi bir sevgilisi var. Henüz evlenmemişler ama el ele verip herkese iyilikler etmekteler. Veli ise melun bir kadınla evlenmiş. Birlikte ahaliye yapmadıkları kötülük, atmadıkları kazık yok. Birinci ilişki evlilik dışı diye 'ahlaka aykırı', ikincisi sırf nikâh kıyıldığı için 'ahlaka uygun'. Öyle mi? Aptalca biçimselliğin bu kadarını kıstas saymak bana ahlaksızlık gibi geliyor!