Pazartesi 23.11.2009
ABD'nin Yüz Karası Mahkeme Kararı
Geçenlerde biri İtalya'da, diğeri ABD'de iki mahkeme, Bush yönetiminin uyguladığı, şüpheli şahısların kaçırılarak sorgulanması ve işkence edilmesi için belirli ülkelere yollanması anlamına gelen olağanüstü icraata (extraordinary rendition) dair kararını açıladı. İtalyan mahkemesi doğru bir karar verirken Amerikan mahkemesinin kararı korkunçtu. İtalya'da bir hâkim, bir CIA şefinin ve diğer 22 Amerikalının 2003'te Hasan Mustafa Usame Nasr'ı Mısır'a kaçırıp işkence ettiğine karar verdi. İki gün önce Manhattan'daki bir federal temyiz mahkemesi, Kanadalı yetkililerin yanlış istihbaratı yüzünden ABD'de havaalanında CIA ajanlarınca gözaltına alınan Suriye doğumlu Kanada vatandaşı Mahir Arar'ın açtığı davayı reddetti. Dışarıyla iletişim kurulmasına izin verilmeyen Arar, önce sert bir şekilde sorgulanmış sonra da gönderildiği Suriye'de işkence görmüştü. Mezar büyüklüğünde bir yer altı hücresinde yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra Suriyeliler tarafından serbest bırakılmıştı. ABD İkinci Temyiz Mahkemesi, Arar'ın başına gelenlerin mahkemenin tek bir gününe bile değmeyeceğine karar verdi. Nasr'ın davasında yetkililer Nasr'ın Irak'a göndermek üzere yeni militanlar topladığından şüphelenmek için haklı nedenleri olduğunu söyledi. Arar'ın suçlu olmadığı uzun süredir kabul ediliyordu. Kanada, ABD'li yetkililere yanlış istihbarat verdiğini itiraf etti ve 2007'de Arar'dan özür dileyerek 10 milyon dolar tazminat teklif etti. Ama aynı inceliği gösteremeyen Bush ve Obama yönetimleri, Arar'a dava açmaktan başka bir seçenek bırakmadı. Haziran 2008'de aynı mahkemenin üç hâkimli heyeti, Arar'ın kamu hakları davasını sudan sebeplerle reddetti. Mahkeme daha sonra temyize gidilmeden önce mahkemenin bütün aktif üyeleri önünde duruşmanın tekrarını istedi. Ama yeni heyetin kararı, Arar'ın haklarını daha da acımasız bir şekilde ihlal etti ve hükümetin yasaları çiğnediği gerçeğini yok saydı. Mahkeme Başkanı Dennis Jacobs'un yazdığı 59 sayfalık çoğunluk görüşünde Arar'a yapılan korkunç muamelenin hiçbir tazminatla ödenemeyeceğini belirtildi. Jacobs, "Olağanüstü icraatın nasıl uygulanacağına yargıçlar olarak biz değil Meclis'in seçilmiş üyeleri karar verebilir" yazdı. "Kaçırma ve işkence gerekçesiyle politika yapıcılara dava açılmasına izin vermek diplomasiyi, dış siyaseti ve devletin güvenliğini etkileyecektir" dedi Yargıç Jacobs. Arar'a adalet sunmayı reddeden mahkeme kararı, hem emsallerine hem de Anayasal olarak güvence altına alınan güçlerin ayrılığı ilkesine aykırı. Bu karar görevlerini kötüye kullanmaları için yetkililerin de önünü açmıştır. Dört yargıcın karşıt görüşlerinde belirttiği gibi, yürütme organının aşırılıklarıyla ilgili denetim görevinde yargıçların merkezi rolünün bu denli hiçe sayılması, medeni hakların korunması açısından korkutucu anlamlar barındırmaktadır. 1980'de başka ülkelerde işkenceyle suçlanan yabancıların dahi ABD mahkemelerince yargılanabileceği hükmünü aynı temyiz mahkemesinin verdiğini hatırlamak acı veriyor. İkinci Temyiz Mahkemesi o zaman "İşkenceci, tüm insanlığın düşmanıdır" demişti. Karşıt görüşlülerden Yargıç Guido Calabresi, "Bu seçkin mahkemenin geçmişine bakıldığında, bugün verilen çoğunluk kararı utançla hatırlanacak" diye not düştü. Arar'a, ABD'nin saygınlığına ve hukukun üstünlüğü ilkesine verilen zarar yeterince açık ve net. Yüksek Mahkeme bu kararı bozup adaleti sağlamalıdır.