Pazartesi 25.01.2010

İletişim Varken Konuşma Neden Yok?

Klaus Zuberbühler, Fildişi Kıyısı'nın Tai ormanlarında yürürken Diana maymunlarının bağrışlarını duyabiliyordu. Duyduğu bir ses maymunun leopar gördüğünü ifade ediyor. Bir başka ses ise onun başka bir tehlikeyi, taçlı kartalı gördüğünü ortaya koyuyor. İskoçya'daki St Andrews Üniversitesi'nden psikolog Zuberbühler, "Önceleri hiç fark edilmeyen yollardan ne kadar çok bilgi aktarıldığını anlamak insanı tevazuya yöneltiyor" diyor. Acaba maymunların henüz çözülemeyen gizli bir dili mi var? Eğer öyleyse, bu, insanın dil yeteneğinin nasıl geliştiği gizemini açıklığa kavuşturabilecek mi? Biyologlar bu konuya iki yoldan yaklaşıyorlar: başka türlere insan dilini öğretmeye çalışarak ve vahşi doğada hayvanları dinleyerek. Bilim insanları, şempanzelere konuşma ve işaret yoluyla dil öğretmek için büyük çaba harcıyorlar. İşaret dilini bilen The New York Times muhabiri Boyce Rensberger, 1974'te, insandan başka bir canlıyla belki de bir ilki gerçekleştirip işaretlerle konuşan şempanze Lucy'yle ilk gazete röportajını gerçekleştirmişti. Halen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde göre yapan Rensberger, Lucy'nin onu ağacına davet ettiğini, ama kendisinin bu teklifi geri çevirdiğini anlatıyor. Fakat birkaç istisna dışında, hayvanlara insan dili öğretilemedi. Belki konuşmaları gerekiyordu, ama konuşmadılar. Açıkça hayvanlar iletişim kurabiliyorlar, mesela köpeklerin isteklerini nasıl ilettiğini düşünün, ama simgesel sesleri cümle halinde bir araya getirmiyorlar. Vahşi doğadaki hayvanların çıkardıkları seslerin dinlenmesi daha aydınlatıcı oldu. 1980'de, Vervet maymunlarının (bir tür Güney Afrika maymunu) en tehlikeli avcı düşmanları için özel ikaz sesleri olduğu anlaşıldı. Kaydedilen sesler onlara tekrar çalındığında maymunlar uygun tepki veriyorlardı. Leopar ikazını duyunca ağaçlara atlıyor, yılan ikazını işittiklerinde yeri gözden geçiriyor, kartal çağrısı çalınınca da gözlerini kaldırıyorlardı. Vervetlerin çıkardığı seslerle "leopar", "yılan" veya "kartal" diye bağırdıklarını düşünmek hoş olabilir, ama gerçek başka. Vervetler bu sesleri başkalarıyla birleştirerek yeni anlamlar üretmiyor. Bilindiği kadarıyla leoparın 10 mu, 100 metre mi uzakta olduğunu anlatmak için sesleri değişkliğe uğratmıyorlar. Fakat bazı türler belki de insan diline birkaç adım daha yakın sesler üretebiliyor. Dr. Zuberbühler, geçen ay, Fildişi Kıyısı'ndaki ormanlarda yaşayan Campbell maymunlarının ayrı seslere sonekler getirerek onları değiştirebildiğini bildirdi (İngilizce'de bir fiile"-ed" takısı eklenerek onun geçmiş zaman kipine çevrilmesi gibi). Campbell maymunları bir leopar gördüklerinde bir "krak" ikaz sesi veriyorlar. Fakat eklenen bir "u" onu genel bir avcı ikazına çeviriyor. Sözgelimi, Diana maymunlarının leopar ikazı yapan çağrılarını işittiklerinde "krak-u" sesini çıkarıyorlar. Daha da ilginç olan, Campbell maymunlarının iki sesi birleştirerek, farklı anlama sahip bir üçüncüsünü üretebilmesi. Erkeklerin, "Ben buradayım, bana gel" diyen bir "bum bum" sesi var. O bumları birkaç "krak-u" sesi takip ederse, Dr. Zuberbühler'e göre, anlam tamamen değişiyor. Yeni sesler dizisinin anlamı, "Ağaç devriliyor!" haline geliyor. Kuyruksuz maymunların beyni kuyruklulardan büyük ve beklendiği gibi, onlar daha fazla sesler çıkarabiliyor. Fakat şempanzelerin karmaşık bir iletişim düzeni varsa bile insan akrabaları onu henüz çözebilmiş değiller. Her iki maymun türü de dili oluşturan melekelerin birçoğuna sahip. Ses dizilerini insanlar gibi algılayıp yorumlayabiliyorlar. İnsan seslerinin çoğunu çıkarabiliyorlar. Ama hepsini bir araya getiremiyorlar. Peki, bütün öbür primatları kendi düşüncelerinin hapishanesinde tutan ne? Vervetlerin çıkardığı seslerini inceleyen Pennsylvania Üniversitesi'nden Robert Seyfarth ve Dorothy Cheney'e göre sebeplerden biri, bir "zihin kuramlarının" olmaması, yani başkalarının da düşüncelerinin olduğunu bilmemeleri olabilir. Bir babun, başka bir babunun ne bildiğini bilip umursamadığından, bilgisini paylaşmaya da gerek duymuyor. Dr. Zuberbühler, "Bir şempanze ilke olarak insanların çıkardığı bütün sesleri çıkarabilir, ama bu yönde bir evrimsel bir baskı olmadığından öyle bir şey yapmıyorlar" diyor. "Bir şempanze için konuşacak bir şey yok, çünkü konuşmak istediği bir konu yok" diyor. Harvard Üniversitesi'nde hayvan iletişim uzmanı olan Marc D. Hauser için farklı beyin sistemleri arasındaki etkileşim, dilin gelişimi açısından şart. Hauser, "Belki de kazayla oldu, ama sebebi her neyse, bizim beyinlerimiz hayvanlarda hiç görülmeyen bir biçimde daha açık. Böyle bir şey ortaya çıkınca da etkisi büyük olur" diyor. Hayvanların beyinlerindeyse her sistem olduğu yere kilitlenmişe benziyor. Dr. Hauser, "Şempanzelerin söyleyecek çok şeyi var, ama söyleyemiyorlar" diye konuşuyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.