Pazartesi 23.08.2010

Almanya Krizden Meydan Okuyarak Çıkıyor

Berlin - Finans krizi süresince, Almanya kendi rotasını izledi. Avrupalı ortaklarıyla krizin nasıl atlatılacağı konusunda anlaşamadı. ABD'nin teşvik paketi çağrılarına karşı kemer sıkma politikası güttü. İstatistiklere göre, Almanya'nın başından beri takip ettiği yol aslında doğrusu. Verilere göre son çeyrekte büyüme yüzde 2,2. Bu hem iki Almanya'nın 22 sene önceki birleşmesinden beri görülen en iyi rakam hem de eğer devam ederse yıllık bazda yüzde 9'luk bir büyümeye işaret ediyor. Bu rakamlar aynı zamanda Almanya'da yaygın bir düşünceyi de destekliyor. Buna göre Alman işçiler ve firmalar, son yıllarda uzun dönem başarı için gereken kısa dönem fedakârlıkları yerine getirdi. Ancak Avrupalı komşuları bunu yapmadı. Alman politikacılar da finans krizini ve ardından gelen durgunluk dönemini ABD'den çok daha iyi yönettiklerini düşünüyor. ABD'yi de krizi başlatmakla suçluyorlar. Hükümetin kriz sırasında yaptığı kapsamlı girişim, işçilere işlerini kaybettikten sonra yardım etmek yerine, işlerini kaybetmelerine odaklanan şirket destek programıydı. Ancak Almanya'nın ihracata dayalı başarısının gerçek nedeni, Başbakan Gerhard Schröder hükümeti döneminde gerçekleştirilen acımasız yeniden yapılandırılma sürecine dayanıyor. İşsizlik maaşlarını azaltarak, işe alım ve işten çıkarma konusundaki kuralları hafifleterek ve ücretlerin yükselmemesi için işveren ve işçilerin birlikte çalışması sonucu Almanya dünya ekonomilerinin talep ettiği otomobilleri ve araç gereçleri üreten rekabet gücü yüksek, dinç şirketlerle yeniden büyüyebileceğini gösterdi. Almanlar, çoğu kişinin finansal krize yol açtığını düşündüğü borç parayla tüketim anlayışından uzak durdu. Kriz sırasında Başbakan Angela Merkel, ABD ve diğer Avrupa ülkelerinin büyüme için gerekli olduğunu düşündükleri kamu harcamalarının artmasına karşı direnç gösterdi. Finans krizinin nasıl yönetileceği konusundaki tartışma Almanya'nın Soğuk Savaş sonrası geliştirdiği kimliği gösteriyor. Ülke artık yurtdışından gelen taleplere karşı çok daha az tolerans gösteriyor. Aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı sırasında işlediği suçlarla ilgili olarak daha az saplantılı hale geldi ve ekonomik modelini, kültürünü ve dünya üzerindeki güçlü konumunu göstermeye daha hevesli oldu. Almanya'nın güneyindeki Memmingen şehrinde yaşayan 33 yaşındaki bekâr anne Jenny Wiblishauser, Almanya'nın tutumlu mali politikası ve yabancılardan gelen eleştirileri görmezden gelmesinin kendisini gururlandırdığını söylüyor. "Eskiden Yunanlılar bize Nazi derdi ve biz de kendimizi ezik hissederdik. Artık, 'Tatil için oraya gitmiyorum' diyebiliyoruz" diyor. Ancak bazı Avrupalı ortakları Almanya'nın yükselen özgüveninin, euroyu kurtarma üzerine geçen aylarda çıkan tartışma sırasında kibre dönüştüğünü söylüyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi araştırma kurumundan Avrupa'nın entegrasyonu konusunda uzman Thomas Klau'ya göre, özellikle Alman medyasında yer alan Yunanistan'a yönelik ağır eleştiriler, müttefikler arasında daha iddialı bir Almanya'nın ortaya çıktığı endişesini yarattı. Bu süreç içinde, Fransa ve Almanya arasındaki ilişkilerde gerilim ve karşılıklı güvensizlik ortaya çıktı. İstatistikler de, Almanya'nın üretim konusunda diğer üyeler arasındaki farkı giderek daha fazla açtığını ve Avrupa Birliği'nin iki farklı hızda büyüyen bölgelere ayrılabileceğini gösteriyor. Böyle bir sonuç ortak para birimi projesinin dengesini bozabilir. Eğer kriz sonrası yükseliş başladıysa, Berlinli politikacıların aldıkları kararların haklı olduğu görünecek. Ancak hâlâ kırılgan olan ekonomi tekrar inişe geçerse, bölgesel ve küresel ekonominin toparlanması için hiçbir şey yapmamakla suçlanacaklar. Alman yetkililer yaptıklarının doğru olduğuna eminler. Şirketlerin işçileri atmak yerine daha az saat çalıştırmak veya izin vermek konusunda ikna ederek işsizlik sorununa daha iyi bir çare bulduklarını düşünüyorlar. Ancak ülkenin daha zayıf ve disiplinsiz komşularından daha iyi bir performans sergilemesini sağlayan işsizlik ödemelerinin azaltılması gibi politikalar aynı zamanda halk arasında bir güvensizliğe yol açtı.Memmingen'de yaşayan bekâr anne Wiblishauer, 2006'da Hartz IV olarak bilinen daraltılmış bir sosyal yardım programına yazıldı. Bu programa tekrar yazılmak zorunda kalmak en büyük korkusu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.