Pazartesi 14.02.2011
Son Güncelleme: Pazar 13.02.2011

Diktatörlere Olan Sarsılmaz Bağlılık

WASHINGTON - ABD pek çok devlet başkanının söylediği gibi dünyada demokrasinin en önde gelen destekçisiyse, Kahire'de olanlar neden bu kadar tanıdık geliyor? Onlarca yıl ABD'nin finansal desteğiyle yolsuzluk ve zorbalıkla bir diktatör tarafından yönetilen bir ülkenin insanları sonunda başkaldırıyor. Buna karşı ABD yönetimi ise ne söylemesi, ne yapması ve ne beklemesi gerektiği konusunda kararsızlık gösteriyor ve diktatörün devrilmesi durumunda olacaklardan endişeleniyor. D evlet Başkanı Hüsnü Mübarek tarafından yönetilen Mısır'ın şu anda çektiği ıstırap, bu çok tanıdık sürecin bitip bitmeyeceği sorusunu yeniden gündeme taşıyor. Her ülkenin değerleri ve çıkarları vardır. Bazen bunlar kesişir, bazen de çatışır. ABD'nin sürekli ikiyüzlülükle suçlanmasının bir nedeni, Amerikan yetkililerinin sürekli uluslararası değerlerden bahsederken pratikte yapılanların çıkarlar temelinde olması yüzünden ideallerden son derece uzak olması. Enver Sedat ve Mübarek dönemlerinde olmak üzere kırk sene boyunca Mısır'daki askere dayalı rejimi desteklemek, yedi Amerikan başkanına stratejik faydalar sağladı. Sovyet yayılmacılığına karşı güvenilir bir müttefik, İsrail'le önemli bir barış anlaşması, dini fanatizme karşı bir siper ve ticaret dostu bir Mısır kazandılar. Fakat elde edemedikleri şey, işleyen bir Mısır demokrasisiydi. Tarih bunun örnekleriyle dolu. 1959'da Amerikalı şirketlerin ve organize suç örgütlerinin çok sevdiği Kübalı diktatör Fulgencio Batista vardı. Batista, Fidel Castro'nun birlikleri Havana'ya ulaşırken yasadışı yollardan kazanılmış 300 milyon dolarlık servetiyle kaçtı. 1979'daysa İran Şahı Rıza Pehlevi, Başkan Jimmy Carter'ın ülkesini "bir istikrar adası" ilan etmesinden iki yıl sonra çıkan bir ayaklanma karşısında tahtını bıraktı. 1981'de zamanın Başkan Yardımcısı George H. W. Bush bir yemekte Ferdinand Marcos'a, "Sizin demokratik ilkelere ve demokrasi sürecine bağlılığınızı seviyoruz" demişti. 1986 yılında Filipinler'in diktatörü Marcos Filipin Halk Gücü hareketi tarafından devrildi. Bu liste daha da uzatılabilir. 1990'larda Californialı bir yayınevi "Dost Diktatörler Kartları" adında bir oyun çıkarmıştı. İnsanların aralarında oyun için değiştirebilecekleri bu kartlarda ABD'nin en utanç duyacağı 36 müttefiki vardı. Amerika'nın diktatörlerle olan bağları hakkında iki kitap yazan David F. Schmitz, "Eskiden bunun nedeni komünizm karşıtlığıydı. Şimdiyse İslam dünyasında dini köktenciliğe karşı duran ılımlılar var" diyor. Schmitz, çoğu zaman çok yüksek bir bedele yapay bir istikrar satın aldığına inandığı bu olguyu kınıyor. Amerika'nın diktatörü destekleyerek ülkede merkezde duranları yok ettiğini ve böylece aşırı uçların seslerinin yükseldiğini söylüyor. Schmitz, bu tutumun ABD'nin itibarını zadelediğini söylüyor. Ancak Schmitz diplomasiyi uzaktan, sessiz akademik ortamından takip eden biri. Şah devrildiği sırada Başkan Jimmy Carter'ın ulusal güvenlik danışmanı olan Zbigniew Brzezinski'nin çok daha farklı bir görüşü var. "Diplomasi yapmak için, mevcut hükümetle iletişim kurmanız gerekiyor. Bunların bazıları da diktatörlük oluyor" diyor. Brzezinski, o dönemde şah dışında İran'da mevcut olan politik grupların komünistler ve mollalar olduğunu söylüyor. Şaha karşı ayaklanma başladığı zaman, Carter yönetimi ikiye bölünmüş. Bazıları, sürgünden dönen Ayetullah Humeyni'nin şaha karşı kabul edilir bir alternatif olduğunu düşünmüş. Brzezinski aynı fikirde değilmiş. "Ben, şahın ayaklanmayı bastırması ve sonrasında reformlar yapması gerektiğini düşündüm" diyor. Ancak Brzezinski tartışmayı kaybetmiş. Brzezinski'ye göre Mübarek'in devrilmesi halinde Mısır'ın durumu, İran'ın 1979'daki haline benzemeyecek. "Mısır'da ordu saygı görüyor ve ülkenin dört bir yanında yoğun bir şekilde destekleniyor. Orta sınıf mevcut ve Müslüman Kardeşler de kontrol altında" diyor. Brzezinski, Amerika'nın Mübarek'e verdiği desteği bir hata olarak görmüyor. Mübarek'in bölgede barışı pekiştirdiğini ve ülkesinde bir "modernleştirici" olduğunu söylüyor. "Ancak onun reformları tarihi değişimin gerisinde kaldı" diyor. İsrail-Filistin müzakerelerinde eskiden Filistin heyetine danışmanlık yapan Raşit Halidi, bu tür çıkar temelli diplomasiye karşı çıkıyor. Mısır'la İsrail arasındaki barış, İsrail'le Filistin arasında barış sağlamadı. Ayrıca Mısır'daki baskıcı yönetim, terörizmi ateşledi. İstikrar uzun soluklu olmadı. İki ülke arasındaki işbirliği ABD'nin itibarını zedeledi. George W. Bush yönetimi, terör zanlılarını işkence gördüklerini söyledikleri Mısır'a gönderdi. Kahire'deki protestocuların üzerlerine atılan göz yaşartıcı bombalar Amerikan yapımı. Halidi, "Bu tür politikalar ahlaki açıdan iflas etmiş ve siyasi açıdan da saçma" diyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.