Pazartesi 07.03.2011
Son Güncelleme: Pazar 06.03.2011

Demokrasiye Uygun Değil

İnsanlara, özgürlüğe hazır olmadıklarını söylemeyin.

Arap dünyası özgürlüğe hazır değil mi? Araplar, Çinliler ve Afrikalılar gibi bazı halkların demokrasiye uygun olmadıklarına dair kaba bir klişe hâlâ devam ediyor. Dünyada birçok insan, "halkın gücü"nün Somali tarzı bir kargaşaya, Irak'takine benzer bir iç savaşa veya İran'daki gibi bir baskıcı rejime dönüşmesinden endişeleniyor. Daha acı olan ise, Batılılarca desteklenen bu söylemin bazı Arap, Çinli ve Afrikalı liderlerce de benimsenmesi. Bu yüzden, Ortadoğu'nun çoğu kısmının ayaklandığı şu dönemde gelin siyaseten doğru olmayan bir soruyu doğrudan ele alalım: Araplar siyasi açıdan demokrasiyi yürütemeyecek kadar gelişmemiş mi? Washington'dan Riyad'a kadar her yerde gözlenen endişenin temelinde bu konu yatıyor. Kuşkusuz bazı tehlikeler mevcut: İran'da Şah'ın, Irak'ta Saddam Hüseyin'in devrilmesi ve Yugoslavya'da ise Tito'nun ölmesi hep yeni baskılara ve kan dökülmesine yol açtı. Kongolular yıllardır başlarında olan diktatörün kovulmasını 1997'de kutladı ama o tarihten beri devam eden iç savaş, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en kanlı çatışma oldu. Libya yeni bir Kongo olur, Bahreyn İran'ın uydusu haline gelir, Mısır da Müslüman Kardeşler'in kontrolüne girerse, sıradan vatandaşlar eski zalimleri bile arayabilir. Büyük Çinli yazar Lu Xun, Qing hanedanının yıkılmasının ardından "Devrimden önce köleydik, şimdi eski kölelerin kölesiyiz" demişti. Ortadoğu'nun geleceği de böyle mi olacak? Sanmıyorum. Dahası, bana göre bu düşünce tarzı, hür olmayan dünyayı aşağılıyor. Son haftalarda Mısır ve Bahreyn'de, bizlerin hak olarak gördüğü özgürlük uğruna göz yaşartıcı gaza ve kurşunlara meydan okurken gördüğüm cesur erkek ve kadınlar, beni çok etkiledi. Bu insanların, özgürlüğe hazır olmadıklarını nasıl söyleyebiliriz? Mücadelelerinin bedeli olarak (müttefikimiz olan diktatörlerin elinde) akıl almaz işkencelere katlanan Ortadoğulu demokrasi savaşçıları, yine de vazgeçmedi. Bahreyn'deki eski siyasi tutukluların söylediğine göre, eşleri hapishaneye getirilip itirafta bulunmadıkları takdirde onlara hemen tecavüz edileceği söylenmiş. Bu ve daha geleneksel işkenceler genelde geçici itiraflara neden olsa da, siyasi eylemciler demokrasi mücadelesini yıllarca sürdürdü. Onlara, demokrasiyi yürütebilecek kadar olgunlaşıp olgunlaşmadıklarını mı soruyoruz? Tunus'tan İran'a, Yemen'den Libya'ya kadar bu yılki demokrasi hareketinin ortak noktası, yılmaz bir cesaret. Mübarek'in haydutları taş, sopa ve molotof kokteylleriyle saldırırken Tahrir Meydanı'nda karşılaştığım, iki ayağı da olmayan bir adamı asla unutamayacağım. Bu genç, tekerlekli sandalyesini ön saflara sürdü. Bu gencin demokrasiden ne anladığından mı şüpheleniyoruz? Bahreyn'de güvenlik kuvvetlerinin halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açmasından bir gün sonra, çok sayıda kadın ve erkeğin silahsız bir şekilde güvenlik kuvvetlerine doğru yürüdüklerini gördüm. Bu insanların demokrasiyi yürütecek olgunlukta olmadıklarını söylemeye kim cesaret edebilir? Bu yolda kazalar olacaktır. Amerikalıların Devrim Savaşı'nın ardından bir başkan seçmeleri altı yılı bulmuştu. Ayrıca 1860'larda ülke az kalsın bölünüyordu. Doğu Avrupa 1989 devrimlerini takiben demokrasiye geçtiğinde, Polonya ve Çek Cumhuriyeti uyum konusunda başarılı olurken Romanya ve Arnavutluk yıllarca kargaşa yaşadı. Endonezya'da 1998'deki halk devriminden sonra Java'nın doğusunda, insanların kafalarını kesip mızraklar üzerinde gezdiren çeteler gördüm. Tecrübeler gösteriyor ki, ülkeler birkaç yanlış adımdan sonra genelde toparlanıyor. Her şey hesaba katılınca Mısır, Libya ve Bahreyn bugün demokrasiye, 1990'lardaki Moğolistan ve Endonezya'dan daha hazır. Bir süre önce (beraberinde silah tacirleriyle) Ortadoğu'ya giden İngiltere Başbakanı David Cameron, İngiltere'nin istikrar uğruna çok uzun zaman boyunca otoriter rejimleri desteklediğini açık sözlülükle kabul etti. Ülkesinin, "Araplar ve Müslümanlar demokrasiyi beceremez" iddiasındaki bağnaz görüşü benimsediğini söyleyen Cameron, "Bence bu, ırkçılığa varan bir önyargı. Çirkin ve hatalı olduğu gibi gerçek de değil" diye ekledi. Arap diktatörlükleri, Çinli liderler ve Afrika ülkeleri hâlâ bu görüşü savunuyor. Batılıların bu bağnazlığa saplanması talihsizlik ama gelişen ülkelerin liderlerinin kendi halklarıyla ilgili bu tür önyargıları dillendirmesi daha da üzücü. 21'inci yüzyılda halk hareketlerinin tarafını tutmaktan başka gerçekçi bir seçenek yok. New York Üniversitesi'nden Profesör William Easterly, bir mütekabiliyet ölçütü öneriyor: "Kendi ülkemde istemediğim bir baskıcı rejimi, senin ülkende desteklemeyeceğim". Bu, yeni çıkış noktamız olmalı. Gördüğüm cesaretten büyülenirken, demokrasi uğruna ölen insanların ona hazır olmadıklarını söylemek hem küçümseyici hem de aptalca.
NICHOLAS D. KRISTOF

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.