Pazartesi 02.05.2011
Son Güncelleme: Pazar 01.05.2011

Hakiki Barış Arayışı

Geçici önlemler Filistinlileri tatmin etmez.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Cumhuriyetçiler tarafından Mayıs ayında Kongre'de konuşma yapması için davet edildi. Bu onurun karşılığı devlet adamlığı göstermek olmalı. Peki ama İsrailli lider kısa vadeli hesaplardan daha fazlasını yapabilecek mi? Son yaptıklarına bakılırsa, hayır. Netanyahu ile kapsamlı görüşmeler yapıp hayal kırıklığına uğramış bir ABD'li diplomatla geçenlerde konuşuyordum. Netanyahu diplomatın hemen her teklifine, "Karşılığında ne alacağım?" diye tepki vermiş. Ayrıca beklediği karşılığın hemen gerçekleşmesini istiyormuş. Bu lider, tümüyle taktiksel adımların olduğu bir dünyada yaşıyor. Oyalama taktiklerinin sonu gelmiyor. İran tehdidi bir süreliğine öyle acil ve önemli gibi gösterildi ki, Filistinlilerle barış yapmak gibi diğer konuların konuşulması imkânsızlaştı. Esip gürleyen, kafa karışıklığı yarattığı halde yapabilecekleri sınırlı, varoluşsal bir tehditten ziyade kâğıttan kaplan niteliğindeki bir güç olan İran konusunda, Netanyahu son zamanlarda çok daha sessiz. Derken, "Yahudi devleti" hamlesi geldi. Filistinlilerin İsrail'i tanımanın ötesine geçip (Filistin Kurtuluş Örgütü bunu on yılı aşkın bir zaman önce yapmıştı), onun Yahudi kimliğini kabul etmesi konusunda ani bir ısrar gösterildi. Bu en basitinden, alışılmadık bir talep: Devletlerin niteliği değil kendileri tanınır. İran moda sözcük olmaktan çıkınca, bir diğeri gündemle ortaya çıktı: "gayrimeşrulaştırma". Bu tuhaf terim, İsrail karşıtlarının boykotlar aracılığıyla onun meşruiyetini sorgulama ve ekonomisini (özellikle de Batı Şeria'daki yerleşimlerin ticari çıkarlarını) zayıflatma çabalarını tanımlamakta kullanılıyor. İsrail'in bu gibi konularda kaygılanma hakkına sahip olmadığını iddia etmiyorum. İran İsrail'le Şah dönemindeki gibi dost olsa, Filistinliler İsrail'in Yahudi kimliğini açıkça belirtse ve İsrail'in durmak bilmez yerleşim inşaatlarının onun meşruiyetini zayıflattığını hiç kimse düşünmese iyi olurdu. Ancak Netanyahu ve kabinesinde istek olsaydı bunların tümü, hakiki barış arayışı karşısında ikinci planda kalırdı. Oysa fırsat var. Filistin Başbakanı Selam Feyyad, Batı Şeria'da yaklaşık iki yıldır ilk ciddi devlet inşası programını yürütüyor. Feyyad şiddetten uzak durmaya, ekonomiyi geliştirmeye, yollar ve okullar inşa etmeye ve boş lafların yerine sorumluluğu koymaya odaklanıyor. Programda önemli başarılar elde edildi. Ama ne yazık ki bu ilerlemeler, İsrail'in etkin biçimde cesaretlendirmesinden ziyade gönülsüzce sağladığı tek tük yardımlarla (bazı kontrol noktaları kaldırıldı, birkaç kural yumuşatıldı) gerçekleşti. Bölgede İsrail'in güvenebileceği bir diktatörü, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'i koltuğundan eden ayaklanmalar, aynı zamanda genç Arapların çoğunun İsrail-Filistin çatışmasının ötesine geçerek demokrasi, hesap verebilirlik, şeffaflık ve hukukun üstünlüğü konularına odaklandıklarını gösterdi. Her yerde düşmanlar gören savunmacı pozisyonundan çıktığı takdirde, bu eğilimler İsrail için çok olumlu olabilir. Netanyahu'nun barışın kendisi için aslında ne ifade ettiğini söylemesinin zamanı geldi. İsrail'in sınırlarının nereden geçmesini tasarlıyor? Tam da Filistin devletinin kurulmasının beklendiği toprakları kemiren yerleşimlerin inşasını durdurmaya hazır mı? Geçici önlemler, en sonunda sadece İsraillilerin kazandığını bilen Filistinlileri tatmin etmez. Filistinliler güvenilir ve yaşayabilir bir devlet kurulması karşılığında, İsrail'e 1967 yılındaki sınırları dâhilinde güvenlik garantisi vermeli, mültecilerin İsrail yerine yeni Filistin devletine dönüşünü kabul etmeli ve aralarındaki bölünmeye son vermeli. Arap devletleri, Batı Şeria'dan 1967 öncesi sınırlarına geri çekilmesi ve uzlaşılan toprak değiş tokuşları karşılığında İsrail'i tanıma sözünü tutmalı. Böyle bir anlaşmaya sadece ABD aracılık edebilir. Başkan Barack Obama geçen Eylül'de, Birleşmiş Milletler'in bu yılın Eylül ayında yeni Filistin devletini üyeliğe kabul etmeye hazırlanmasını söyledi. Bunda ciddiyse, Netanyahu'yu taktik manevraların İsrail'i içine düştüğü zor durumdan kurtarmayacağına ikna etmeli. Bu da Obama'nın Kudüs'e gidip İsrail'in endişelerini şahsen gidermesini gerektiriyor. Obama onları, güvenliklerini korumanın en iyi yolunun, iki halkı da hapseden tek bir devlet yerine her ikisini de özgürleştiren iki devlette yattığına ikna etmeli.
ROGER COHEN

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.