Pazartesi 11.07.2011

İnsanlık Tarihini Değiştiren Sığır Vebası Alt Edildi

28 Haziran'da, Roma'da, Birleşmiş Milletler tarihte ikinci kere bir hastalığın yeryüzünden silindiğini açıkladı. Bu az bilinen hastalığın adı sığır vebası. Sığır vebası, salgın bir hayvan hastalığı. Sığırlar, mandalar, büyük antiloplar, geyikler, domuzlar ve hatta zürafalar ve Afrika antilopları gibi çatal tırnaklı hayvanları etkileyen bir tür kızamık virüsü olan bu hastalığın en kuvvetli türleri bulaştıkları sürünün yüzde 95'ini telef ediyor. Sığır vebasının insanlık tarihine büyük etkileri oldu. Bazı uzmanlara göre, Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasını hızlandıran bu hastalık aynı zamanda Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlman'ın fetihlerini genişletmesini engelledi. Aynı zamanda Cengiz Han'ın fetihlerini kolaylaştırdığı, Fransız ve Rus devrimlerine neden olduğu ve Doğu Afrika'nın sömürgeleşmesine neden olduğu belirtiliyor. Büyükbaş hayvanlar besici aileler için hem bir besin hem de gelir kaynağı. Ayrıca buzağılar satılırken dışkıları gübre oluyor. Birçok yerde tarlaların sürülmesinde de kullanılan bu hayvanlar mahsul mahsullerini pazara taşırlardı. Ancak genel kural sürülerin telef olması halinde sahiplerinin de aç kalması. Sığır vebasını yenmeye yönelik uzun ancak fazla bilinmeyen bir kampanya, ücra ve bazen de savaşın harap ettiği bölgelerde (Afrika, Arap çölleri ve Moğol bozkırlarında) hastalıkla mücadele etmiş olan büyükbaş hayvan veterinerlerinin bir eseri. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün başveterineri Doktor Juan Lubroth, "Veterinerlerin toplumu korumadaki rolü göz ardı ediliyor. Biz pireleri ayıklamaktan, maskotları yıkamaktan ve köpekleri aşılamaktan daha fazlasını yapıyoruz" diyor. Bu başarı aynı zamanda 1980 yılında çiçek hastalığının yeryüzünden silinmesinin bir tesadüften ibaret olmadığını gösteriyor. Sığır vebasının yeryüzünden silinmesi, saha ekiplerinin bilimsel gelişmelerle yeni taktikleri bir araya getirmesi halinde neler yapılabileceğini gösteriyor. 1998 yılında bu girişimin liderlerinden biri olan Edinburgh Üniversitesi'nden Veterinerlik Tıp Merkezi'nden Sir Gordon R. Scott, çabalarının başarısız olacağı tahmininde bulunmuştu. Scott, "En büyük engel, insanın insana yaptığı kötülük. Sığır vebası silahlı çatışma ortamında çoğalır ve kaçan mültecilerle yayılır. Dünya barışı sağlanmadıkça bu hastalık kalacak" diye yazmıştı. Scott'a göre çabaların sonuç vermediği ve aşıcıların hayatlarının riske girdiği çatışma bölgeleri Somali, Sudan, Sri Lanka, Yemen ve Irak'tı. Scott 2004 yılında hayatını kaybetti. Roma'daki açıklamayı görmeye ömrü yetmese de, sığır vebasından daha uzun yaşadı. Son bilinen sığır vebası vakası 2001 yılında Kenya'da bir vahşi sığırda görüldü.
Kadim Bir Mücadele
Hastalığı yok etme çabası 1945'ta başladı. Ancak etkili bir kampanya için aşıların gelişmesiyle mümkün olabildi. 1893 yılında hayvan ödünden yapılan bir aşının yerini, keçilerde, tavşanlarda ve son olarak laboratuar ortamında geliştirilen aşılar aldı. Aşının ısıya dayanıklı bir versiyonu da 1980'lerde geliştirildi. Sığır vebası hızlı öldürüyor ve sonuçları son derece rahatsız edici. Hayvanların ateşi yükseliyor. Sindirim borularını iltihap kapıyor ve ishal ve protein kaybından ölüyorlar. Ama bunlar diğer hastalıkların belirtileriyle karıştırılabiliyor. Hastalığa hızlı teşhis konmasını sağlayan test ancak 1990'larda geliştirilebildi. Kısa süre öncesine kadar Milattan Önce 10 bin yılında bugünkü Pakistan'ın olduğu bölgede sığırın evcilleştirildiği dönemden beri hastalığın var olduğu düşünülüyordu. M. Ö. 3000 yılında Mısır'da meydana gelen salgında ve M. S. 400'de Roma İmparatorluğu'nda açlığa sebep olan ölümlerden de aynı hastalık sorumlu tutuluyordu. M. S. 900'de Britanya Adaları'ndaki salgınların baş zanlısı sığır vebasıydı. Ancak Japon genetik uzmanlarının geçen yı l açıkladığı araştırma sonuçlarına göre M. S. 1000 yılına kadar sığır vebası ve kızamık aynı hastalıktı. Bu da o zamandan önce hayvanları öldüren hastalıkların nedenlerinin farklı olduğunu gösteriyor. Bazı uzmanlara göre sığır vebası ilk defa Orta Asya bozkırlarındaki gri öküzlerde ortaya çıktı ve 13'üncü yüzyılda Avrasya'yı fetheden Cengiz Han'ın orduları yüzünden de yayıldı. Brezilya'da 1920'de patlak veren kısa süreli bir salgın haricinde, sığır vebası Amerika'ya ulaşmadı. 1923 yılında Avustralya'ya sıçradı ancak 3 bin hayvanın öldüren yetkililer hastalığın daha fazla yayılmasını engelledi. Sığır vebası, Etiyopya'yı fethetmeye çalışan İtalyan ordusunun yemek ve yük taşıtmak için Hint sığırı ithal ettiği 1887 yılına kadar Afrika'ya uğramadı. Günümüzde Eritre olan bölgedeki Massawa limanından yayılan virüs tüm kıtaya yayıldı. On yıl içinde Güney Afrika'ya ulaşmıştı. Tarihçiler Doğu Afrika'da yaşayan göçebe çobanların en azından üçte birinin açlıktan öldüğüne inanıyor.
Aşı Arayışları
Ancak sığır vebasına karşı savaş da önemli bilimsel gelişmelere ön ayak oldu. 1713 yılında sığır vebası Katolik Kilisesi'ne bağlı sürüleri tehdit edince Papa 11'inci Clement doktoru Giovanni Maria Lancisi'den hastalığa bir tedavi bulmasını istedi. Lancisi, sığır vebasının "öküzün çok zehirli olan nefesi", dışkısı ve postundan yayıldığı sonucuna varan Padua Üniversitesi'nden Doktor Bernardino Ramazzini'nin çalışmalarından haberdardı. Scott'a göre, Lancisi çok sert karantina önlemleri tavsiye etti. Rahiplerden hasta hayvanların bulunduğu tüm sürülerin kesilmesine ve kirece gömülmesine dair vaaz vermeleri istendi. Sağlıklı sürüler ise tecrit edilecekti. Karşı çıkan herkes asılacak, emirlere uymayan rahipler ise ömür boyu gemilerde kürek çekmeye mahkûm edilecekti. Dokuz ay içinde salgın durduruldu. Protestan Avrupa'da ise hastalık 200 yıl daha zarar verdi ve 200 milyon sığırın ölümüne yol açtı. 1750'lere gelindiğinde İngiltere ve Hollanda'daki mandıra sahiplerinin ilkel bir aşılama yöntemi uyguladı. Hasta ineğin sümüğüne batırdıkları bez parçasını, sağlıklı bir ineğin vücudunda açtıkları kesiğe dokunduruyorlardı. Bu önlem her zaman korumuyordu, bazen de öldürüyordu. 1761 yılında, sığır vebasıyla mücadele etmek için Fransa'nın Lyon şehrinde ilk veterinerlik okulu kuruldu. 1924'de Avrupa'daki meydana gelen bir salgın, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü'nün kurulmasını sağladı. Birkaç sene sonra, Sovyetler Birliği bozkır sığırlarında görülen sığır vebasının kökünü kazıdı. Onu 1950'lerde Çin takip etti. Fakat Hindistan 1995'e kadar hastalıkla mücadele etti. Ülkeye teknik danışmanlık veren sığır vebası uzmanı Doktor William P. Taylor, "Hindistan'da inekleri öldüremezsiniz" diyor. Ancak Hindistan aşılamada o kadar iyiydi ki, sağlık yetkilileri hastalığın ortadan kalktığını çok zor fark etti. Yetkililer de hastalığın bittiğini görmek için aşılamayı kesmeye uzun süre yanaşmadı. Aşılanan hayvanlar da testlerde pozitif çıktığı için hastalığın sona yok edildiğini anlamak zaman aldı.
Son Engel
Ancak en büyük sorun, hastalığın 32 ülkede görüldüğü Afrika'ydı. Ayrıca pek çok ülkede günde 80 kilometre sığır süren göçebe kabileler vardı. Afrika Birliği'nin veterinerlik enstitüsünün eski başkanı Doktor Protus Atang, "1960'lar ve 1970'lerde en büyük sorun çiftçileri hayvanlarını aşılatmaya ikna etmekti. Aşının hastalık getirdiğine inanıyorlardı" diyor. Onlara ulaşmak bile çok zordu. Land Rover'lar arızalanıyor, yakıt ve para yetmiyordu. Aşı, suyun içinde çözülebilmesi için tuzun içinde saklanıyordu. Ancak tuz değerli olduğu için çalınıyordu. Hastalığın kökünü kurutmaya yönelik kampanyanın eski laboratuar şefi John Anderson, "Aşı günlerini duyurmak, hayvan hırsızlarını davet etmekti" diyor. Ayrıca Afrika'daki veterinerlere çok az para ödeniyordu. Büyük engellere rağmen 1979'da kampanya başarıya ulaşmış gibi görünüyordu. Ancak hastalık 1980'lerin ortasında geri döndü. Anderson, "Bence kampanyayı çok erken durdurdular. Hastalığın bu sefer nereden kaynaklandığını kimse tam olarak anlayamadı" diyor. 1986'da ikinci, 1998'de üçüncü bir kampanya düzenlendi. En önemli gelişme, dondurulmadan bir ay boyunca bozulmayan yeni bir aşının geliştirilmesiydi. Böylece çobanlar aşıları kendi kendilerine yapabileceklerdi. Bir eğit im kampanyası başlatıldı. Doktor Peter L. Roeder, Etiyopya'daki iç savaşın sona erdiği ve sonunda kuzeye gidebildiği 1991 yılında bir aydınlanma yaşadığını söylüyor. Yaylalarda büyük, gözle görülür salgınlar patlak verirken, virüs ovalardaki sürülere gizleniyordu. Yaşlı hayvanların hepsi hastalığı atlattığından ve 1 yaşındakiler annelerindeki antikorlarla korunduğundan, yalnızca 2 ve 3 yaşındaki hayvanların savunmasız olduğunu düşünüyordu. Bu sürüdeki tüm hayvanlar aşılanırsa, virüs yavaş yavaş kaybolabilirdi. Daha sonra gerçekleşen bir diğer önemli gelişmeyse, hızlı teşhis testiydi. Yeni testler, yerel veterinerlerin işini kolaylaştırdı. Hayvan hastalıklarında kontrol ve denetim daha zor olduğu için yetkililer sığır vebasını yeryüzünden sildiklerini ilan etmek için 10 yıl bekledi. Birleşmiş Milletler'in tahminlerine göre, 1945'ten günümüze dek devam eden kampanya yaklaşık 5 milyon dolara mal oldu. Roeder, "İlk duyunca bu rakamı çok yüksek buldum. Ama son kraliyet düğününün 8 milyar dolara mal olduğunu düşününce, az bile geldi" diyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.