Associated Press'te yakın zamanda çıkan habere göre Küba eski Devlet Başkanı Fidel Castro, Cumhuriyetçi Parti başkan adaylarının Florida'daki tartışmalarından sonra Kübalılara ait bir internet sitesinde yorum yazısı yazdı. Castro o yazıda, "Bu küresel ve büyük imparatorlukta başkanlık görevi için Cumhuriyetçi bir adayın belirlenmesi, bugüne kadarki en büyük aptallık ve cehalet yarışı" dedi. Marksistler partinizin adaylarını günümüzün küresel gerçeklerinden kopuk olmasıyla suçlarsa, bu iyiye işaret değildir. Ama Marksistler bu konuda yalnız değil. Günümüzde ABD'deki CEO'ların dünyaya bakışıyla, ortalama bir milletvekili, senatör veya başkanın bakışı arasında büyük bir uçurum var. Bu insanlar iki farklı dünya görüyor. Durum her iki parti için de geçerli. The New York Times'ta çıkan bir haberde anlatılan, Başkan Obama ile Apple'ın Ekim'de ölen kurucusu Steve Jobs'un 2011 Şubat'ındaki görüşmesini ele alalım. Başkan, Jobs'a anlaşılabilir sebeplerle, Apple'ın 2010'da sattığı 70 milyon iPhone, 30 milyon iPad ve diğer 59 milyon cihazın neredeyse tümünün niye yurtdışında üretildiğini sormuş. Obama bunların tekrar ABD'de üretilip üretilemeyeceğini sorunca, Jobs, "Bu işler geri gelmeyecek" demiş. Dünyayı belli yerlerde yaşayan seçmen kitlelerinden ibaretmiş gibi algılayan siyasetçiler, kendi görevlerini de seçim bölgelerindeki seçmenlerin elde ettiği ekonomik faydaları artırmak olarak görüyor. Oysa çoğu CEO dünyayı, ürünlerinin küresel tedarik zincirleri vasıtasıyla herhangi bir yerde üretilip her yerde satılabildiği bir yer olarak görüyor. Bu CEO'lar şimdi "yurtdışında iş yaptırmak" ifadesini pek kullanmıyor. Onların dünyası artık öyle bütünleşti ki, "dışarı" ve "içeri" kavramları kayboldu. Şimdi ürünlerin tümü ve hizmetlerin çoğu, birinci sınıf yeteneklere nerede olurlarsa olsunlar en düşük maliyetle ulaşmaya çalışan küresel tedarik zincirleri aracılığıyla hayal ediliyor, tasarlanıyor, pazarlanıyor ve üretiliyor. Ürünler giderek, "ABD'de Üretildi" yerine "Dünyada Üretildi" tanımına uyuyor. Bilgisayar "şirketlerimiz", kendileri dünya vatandaşı olarak görüyor ama Obama sadece ABD'nin Başkanı. Hong Kong'un en eski tekstil üreticilerinden Li & Fung şirketinin Başkanı Victor Fung geçen yıl bana, şirketinin yıllarca "Tedariki Asya'dan yap, ABD ve Avrupa'da sat" ilkesine göre çalıştığını söyledi. Fung şimdiki kuralı şöyle tanımladı: "Tedariki her yerden yap, her yerde üret ve sat. 'İhracat' kavramı aslında tümden kayboluyor". Applied Materials CEO'su Mike Splinter, "Dış tedarik, 'Bazı yazılımları yurtdışında yaptıralım' dediğimiz 10 yıl önceki dönemdeydi. Sadece, bir işi nerede yaptıracağımızla ilişkili bir şeydi. Şimdi, 'Hey, ar-ge birimindeki doktoralı çalışanların yarısı Singapur, Tayvan ve Çin'de yaşamayı tercih ediyor. Çünkü memleketleri orası ve oradayken çalışabiliyorlar' diyoruz. Bir sonraki aşama bu" d iyor. Splinter'in önündeki seçenekler çok daha fazla. Dell'in kurucusu Michael Dell, "İnsanlara her zaman, potansiyel yeni müşterilerimizin yüzde 96'sının ABD dışında yaşadığını hatırlatıyorum" diyor. Bu, dünyanın geri kalanı demek. Dell bu insanlara mal satmak isteyen kendileri gibi şirketlerin, tasarım ile imalatın bir kısmını o ülkelerde yaptırması gerektiğini belirtiyor. İşte yaşadığımız dünya bu ve böyle kalacak. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden lojistik uzmanı Yossi Sheffi'ye göre, ABD böyle bir dünyada yükselebilir. ABD, küresel tedarik zincirlerinin farklı halkalarına (ürün tasarlamak ve pazarlamak, tedarik zinciri yönetmek, lüks ve perakende ürünleri üretmek) katılmaları için işçilerin yeteneklerini artırmalı. Buralardan pay alırsak, başarılı oluruz. İşte iyi bir haber:
Sadece kendimize çeki düzen verebilirsek, böyle bir dünyada rekabet etmek için muazzam bir doğal avantajımız var. En büyük geliri ürün hayal edenlerle tasarlayanların elde ettiği bu dünyada, hayal etmeyi ABD'den daha çok destekleyen bir toplum yok. Yeteneğin en önemli rekabet avantajı olduğu bu dünyada, yetenekli göçmenlere ABD kadar kucak açan ülke yok. Fikri mülkiyetin korunması ve güvenli piyasaların hem yenilikçiler hem de yatırımcılarca çok önemsendiği bu dünyada, ABD'den daha güvenli bir ülke yok. Yenilikçiliğin sağladığı getirilerin yüksek olduğu bu dünyada, devletin bilime, yeni teknoloji ve temiz enerjiye verdiği mali destek, büyük bir avantaj. Lojistik sektörünün orta sınıfa özgü çok sayıda iş yarattığı bu dünyada, gönderileri bir günde yerine ulaştırıyoruz. Ancak tüm bu doğal avantajlarımızı geliştirmek ve genişletmek için, ulusal bir stratejide uzlaşmamız gerekiyor: Göçmen alımını artırmak, yükseköğrenimi olabi ldiğince geliştirmek, daha iyi altyapı, devlet destekli daha çok araştırma, milyonlarca yeni şirket kurulmasını desteklemek için akıllı teşvikler ve uzun vadeli borç sorunumuzu çözmek için uzun dönemli bir plan. O zaman kimse bizi yakalayamaz. Bunu yapmaya bu kadar yakınız.
THOMAS L. FRİEDMAN