Pazartesi 01.10.2012
Son Güncelleme: Pazartesi 01.10.2012

Obama'nın Çin'e Olan Tutumu Sertleşiyor

Washington - Başkan Obama'nın Çin'e karşı sabrı aylardır azalıyordu. Kasım 2010'a gelindiğinde, Obama usanmıştı. Çin Devlet Başkanı Hu Jintao ile Güney Kore'nin Seul şehrinde görüşen Obama, bir uyarıda bulundu: Çin, Kuzey Kore'nin kavgacı hareket lerini dizginlemek için daha fazla çaba göstermezse , ABD'yi bu ülkeden gelecek nükleer füze saldır ısı tehdidin den korumak için önlem almak zorunda kalacaktı. Büyü k bi r resmiyet içinde geçen ilk altı görüşmenin ardından, Obama Çinli liderle ilk kez açıkça konuşmuştu. Görüşmede hazır bulunan iki kişinin söylediğine göre Hu, Obama'nın ne kastettiğini açıklığa kavuşturmasını istedi. Başkanın cevabında, ABD'nin savaş gemilerini Çin karasuları yakınına göndereceğine dair açık bir işaret vardı. Bu, gittikçe milliyetçi hale gelen Çinlileri kesinlikle kızdıracak bir adımdı. O dönemde başkanın Çin konusundaki baş danışmanı olan ve görüşmede hazır bulunan Jeffrey A. Bader, "Obama maskeyi çıkarmıştı" diyor. Bader bu uyarının, Çin devlet başkanını Kuzey Kore'ye baskı yapması için üst düzey bir diplomat göndermeye yönelttiğini ekliyor. Yetkililere göre bu görüşme, Obama'nın Çin'le olan ilişkilerinde bir dönüm noktasıydı. Umut ve uyumla başlayan ilişki, hayal kırıklığına saplanmıştı. Obama ikinci kez seçime girerken, Pekin'e karşı sertleşen tavrı birkaç cephede kendini gösteriyor. Beyaz Saray son üç ayda Dünya Ticaret Örgütü'nde Çin'e karşı iki büyük dava açtı. Savunma Bakanı Leon Panetta, Japonya'nın yeni bir füze savunma sistemi konuşlandırmasına yardım etme planları olduğunu açıkladı. Bu açıklama, Pekin'de kuşku uyandırdı. Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı Mitt Romney Obama'yı Çinli liderler karşısında yeterince dik durmamakla suçlayınca, Çin bir anda kampanyanın odak noktası oldu. Obama'nın Seul'daki uyarısı , başkanlık döneminin muhtemelen en önemli dış politika girişimi olacak adımın habercisiydi: ABD'nin dikkatini Irak ve Afganistan'daki savaş alanlarından Pasifik kıyılarına yani Japonya ve Güney Kore ile ittifakını güçlendirdiği, Myanmar'a kapıyı açtığı ve Avustralya'ya deniz piyadeleri gönderdiği bölgeye çevirmek. Yeni strateji Avrupalı müttefikleri huzursuz ederken, yükselen Çin'in karşısına dengeleyici bir gücün çıkması Asya'da coşkuyla karşılandı. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, "Liderlerin birçok kez gerçekten şöyle dediğine şahit oldum: 'Şükürler olsun. Teşekkürler. Burada olmanızdan öyle mutluyum ki . ABD için endişeleniyorduk'" dedi. Mevcut yönetimde ve önceki yönetimlerde çalışan bir düzine yetkili, verdikleri röportajlarda Beyaz Saray'ın Pekin'le olan ilişkisinde doğru tutumu bulmak için nasıl çabaladığını anlattı. Obama ilk zamanlarda, iklim değişimi ve İran'ın nükleer programı gibi konularda iyi niyet yaratacağı umuduyla Çinli liderlerle uyumlu davrandı. Ama karşılık alamadı. Çin iklim değişimi standartları konusunda ABD'yi geri çevirdi, İran'a baskı yapmakta yavaş davrandı ve Güney Çin Denizi üzerindeki hak iddiaları nedeniyle komşularına sataşmaya başladı. Özellikle bu son gelişme, yönetimi uzlaşma döneminin bittiğine ikna etti. Beyaz Saray yetkilileri, Pekin'e 2009'da yapılan ziyaretin medyada yansıtılandan daha başarılı olduğunu söylüyor. Ama yetkililer ziyaretin, hızla yükselen bu gücün sorunlu ABD'ye karşı baskı yaptığı intibasının da yanlış olduğunu söylemiyor. Yönetim Pekin'e parasının değerini yükseltmesi için baskı yapmayı sürdürdü, ama Çin'i kur manipülatörü olarak yaftalamadı. Hu'nun 2011 başındaki resmi ziyaretinden önce başkana bir dizi konuda bilgi verdiğini anlattı bir danışman, Çin'i ABD'deki istihdam için tehdit olarak gören Obama'nın sabırsızca, "Halkın umursadığı tek şey, ekonomik sorunlar" dediğini hatırlıyor. Ama Güneydoğu Asya'ya sempati besleyen başkanın Güney Çin Denizi'ndeki gerginliği görmezden gelmesi zor. Pekin Vietnam, Filipinler ve diğer komşularıyla paylaştığı bu denizin büyük kısmının kendi karasuları olduğunu düşünüyor. Deniz yüzeyinin altındaki kaynaklar düşünüldüğünde, büyük ekonomik çıkarlar söz konusu. Beyaz Saray bir sınır çizmeye karar verdi. Clinton Hanoi, Vietnam'daki bir zirve toplantısında, ABD'nin bu denizdeki anlaşmazlıklarla ilgileneceğini açıkladı. Çin çok öfkelenirken, Vietnam ve Filipinler güçlü bir yeni destekçi kazandıklarını düşündü. Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Kurt M. Campbell, ABD'nin Çin'le ilgili Soğuk Savaş tarzı bir çevreleme politikası izlediği iddiasını reddederek, bunun "basit ve yanlış" bir görüş olduğunu söyledi. Campbell ayrıca, "Çinliler güce, kararlılığa ve stratejiye saygı gösterir" dedi. Bazı eski yetkililer geçmişe bakarak, Obama'nın değil Çinlilerin değiştiğini savunuyor. Bader, "İnsanlar gerçeklerin hışmına uğradığımızı söylüyor. Hayır, Çinliler 2010'da farklı davrandı, biz de hareketlerine karşılık verdik" diyor.
MARK LANDLER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.