Pazartesi 17.06.2013

Avrupa'nın Toplumsal Sözleşmesi Paramparça

Avrupa Birliği'nde borç ve para krizi olarak başlayan gelişmeler, artık liberal demokrasi krizi olma yolunda ilerliyor. Dört yıldır devam eden kemer sıkma politikası, kıta boyunca milyonlarca orta sınıf ve işçi sınıfına ait seçmenin ana akım siyasi partilerin halkın temel çıkarlarını koruyacağı inancını zedeledi. Faşizmin ve iki dünya savaşının yıkıntılarından doğan ve on yıllar boyunca Komünist bloka karşı demokrasinin en iyi kanıtı olan Avrupa hareketinin, sapkın ekonomik bir dogma uğruna kendi demokratik başarılarını yaralaması üzücü bir paradoks olur. Uzun süredir kendilerini toplumun en zayıf kesimlerinin savunucusu olarak konumlandıran Avrupa'nın ana akım merkez-sol partileri, siyasi yara almış durumda. İtalya'daki demokratlar, Fransa ve İspanya'daki sosyalistler ve Pasok olarak bilinen Yunan sosyalistleri, işsiz gençler, faturalarını ödeyemeyen ev sahipleri ve uzun süreli işsizlik, emeklilik yaşının yükselmesi ve ikramiye kesintileriyle boğuşan yaşça büyük işçilerin ne kadar kötü durumda olduğunun farkında değil gibiler. Akdeniz kıyısındaki Avrupa'da nereye giderseniz gidin, kurbanlarla karşı laşıyorsunuz. Kapanmış bakkal ve giyim mağazaları, atıl fabrikalar ve otların kapladığı yarım bırakılmış inşaatlar görüyorsunuz. Evlerinden çıkarılan ailelerin, iş ve sağlık sigortalarını kaybeden inanların, geçinebilmek için fahişeliğe kayan genç ve çok da genç olmayan kadınların ve hatta kendini yakarak intihar edenlerin haberleri gazetelerde. Bu yıkım sürecinde birçok politikacı hâlâ olanların ekonominin normal bir iniş çıkışından ibaret olduğuna ve işlerin düzeleceğine inanmış gibi görünmeyi tercih ediyor. Avrupa Birliği'nin kısa süre önce İspanya, Fransa ve 5 diğer sıkıntıdaki ülkeye, bütçe kesintileri için daha fazla zaman vermeyi teklif etmesi yeterli değil. Bu ülkelerin ekonomik küçülmeyi yavaşlatmaya değil ekonomilerini canlandırmaya ihtiyacı var. (İMF'nin, Yunanistan'ın ilk kurtarma paketi ve kemer sıkma programının olumsuz sonuçlarını küçümsediğini geçenlerde itiraf etmesi umut verici olsa da kurumun şimdiki ikinci programın benzer olumsuz etki lerini azaltmak istediğine dair bir belirti yok.) Merkezdeki partilerin mutsuz seçmenler i n i n şimd i lerde dekteklerini yaygın öfkeyi yansıtan ancak pratik çözüm teklifleri sunmayan popül ist marjinal partilere kaydırması şaşırtıcı değil. Yunanistan'daki neo-faşist Altın Şafak, İtalya'daki anarşist Beş Yıldız Hareketi, Fransa'daki Arap karşıtı Ulusal Cephe ve İngiltere'deki Avrupa karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin ideolojik olarak paylaştıkları pek ortak noktaları yok. Tek ortak özellikleri, savaş sonrası Avrupa'yı şekillendiren liberal demokratik değerlere saygılarının olmaması. Ve artan sayıda seçmen, onları güçlü siyasi hareketlere dönüştürüyor. Yunanistan'da geçen yıl ve İtalya'da bu yıl protesto partileri o kadar çok oy aldı ki, ana akım partilerden hiçbiri hükümeti kuracak kadar oy alamadı. Beş Yıldız Hareketi'ni eski bir komedyen tarafından yönetilen ciddiyetten uzak bir oluşum diyerek önemsemeyen İtalyan siyasetçiler ve gazeteciler, söylemlerini değiştirmek zorunda kaldı. Birçok seçmen Beş Yıldız'ı, orta ve işçi sınıfı ailelerin vergilerinin artmasını, faturalarının büyümesini ve emeklilik yaşının yükselmesini onaylayan geleneksel partilere bir alternatif olarak görüyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sosyalist ve Hıristiyan demokrat partiler yoksulluğu azaltan, hayat standardını yükselten ve Avrupa'daki sosyal politikaları dünyaya hayran bıraktıran sosyal güvenlik programları oluşturdu. Bu toplumsal sözleşme, günümüzde paramparça olmuş durumda. ABD'deki Cumhuriyetçiler gibi Avrupa'nın muhafazakar partileri çoğunlukla kemer sıkmanın yılmaz savunucularına dönüşmüş durumda. Ancak asıl şoke eden gelişme, Avrupalı sosyal demokrat partiler geleneksel seçmenlerini korumak için savaşmaları gerekirken olanları kabul etmekle yetindi. Bunun da onlar için ciddi bir siyasi maliyeti var. Tabi iktidarı kaybetmeleri, yoksulluk ve umutsuzluğun kollarına düşmüş milyonlarca Avrupalı için bir teselli değil. Avrupa'nın yapısı itibariyle, Almanya'nın kemer sıkma politikaları ne olursa olsun yürürlüğe girebilirdi. Ancak kurbanları, şimdiki gibi kendilerini bu kadar politik olarak kenarda bırakılmış hissetmez ve demokrasi karşıtı marjinal hareketleri desteklemezdi. İngiltere'deki Muhafazakârlar ve Fransa'daki Popüler Hareket Birliği gibi ana akım merkez-sağ partilerin rahatlaması için de bir neden yok. Sağcı Altın Şafak, Ulusal Cephe ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi, bu partilerin birçok seçmenini kendilerine çekiyor. Bu partilerin göçmen ve Avrupa karşıtı politikalarını kopyalamak da giden oyları geri getirmez. Almanların da endişelenmesi gerekiyor. Kurtarma paketlerinin getirdiği vergi yükünü hafifleterek ve euro bölgesinin geri kalanındaki zayıf lıktan faydalanıp ithalat avantajı yakalamak gibi kısa dönemli ve kısıtlı faydalar kazandılar. Ancak bu politikalar Almanların yaşadığı ve ticaret yaptığı Avrupa'yı geri dönülmez bir şekilde değiştiriyor. Borç krizinde geçici bir düzelme görülse de Avrupa'nın yönetimi ve demokrasideki daha büyük kriz belirgin bir şekilde derinleşiyor. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda birçok Avrupa ülkesi ekonomik krize kemer sıkmayla müdahale edip liberal demokrasiyi kaybetti. Avrupa, bu tarihi gerçeği tekrarlamamak için dikkat etmeli.
DAVID C. UNGER

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.