Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Bunca ölü ve yaralı yetmemiş, daha da fazlasını istiyorlar

Birinci Dünya Savaşı en saçma savaşlardan biridir. Çünkü siper savaşıdır. Düşman ordular arasındaki mesafe on metreye dek inmiştir.
Çanakkale Savaşı hakkında anlatılan hikâyeler doğrudur: İngilizler siperden sipere sigara atmış, bizimkiler de kutu reçelle karşılık vermiştir.
Birinci Dünya Savaşı başladığında herkes aynı şeyi söylüyordu: Birkaç ayda biter, en fazla bir yıl sürer.
Ancak dönemin askeri teknolojisi, siper savaşını kırmaya yetmiyordu.
Koca koca ordular hiç ilerlemeden inanılmaz kayıplar verdi.
Bir taraf siperden çıkıp hücuma geçtiğinde, karşı taraf (eskiden mitralyöz denilen) makineli tüfeklerle saldıranları biçiyordu.
Erich Maria Remarque, 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok' adlı etkileyici kitabında işte bu savaşın dehşetini ve anlamsızlığını çok güzel anlatır. (Romandan hareketle çekilen filmler de fena değildir.)
Hele tekrarlanan bir sahne vardır ki müthiş dramatiktir.
1914 yılında Alman gençleri, milliyetçi öğretmenlerinin (Profesör Kantorek) ateşli konuşmalarına kanarak, kendilerinden emin, güle oynaya savaşa giderler.
Savaşta bir kısmı ölecek, bir kısmı ciddi biçimde sakat kalacaktır.
Üstelik bu kayıplar bir işe de yaramaz, çünkü savaşı Almanya kaybetmiştir.
Yıllar sonra cepheden kasabasına dönen asker, Herr Kantorek'in hiçbir şey olmamış gibi aynı ateşli nutukları attığını görür.
Tek fark, onu dinleyecek delikanlı kalmadığı için, karşısındaki öğrencilerin neredeyse çocuk yaşta olmasıdır.

***

Sonuncu sözde Kürt başkaldırısı, 1984'te et ve kana büründüğünde hafife alınmıştı.
Ne yani üç beş asi, koskoca bir orduya karşı direnecek miydi? Bu mümkün değildi. En kısa zamanda isyan bastırılırdı.
Ne tahmin ama! Sözde isyan 25 yılını doldurdu. Hem de sözde liderleri 10 yıldır hapiste olmasına rağmen.
Sözde Kürt isyanı elbette bazı devletlerden yardım gördü. Bunu zaten biliyoruz.
Ancak önemli olan sözde başkaldırının toplumdan aldığı sözde destekti. Kürt delikanlıları dağa çıkıp sözde gerilla oldular.
Örgüt, lider, kadro, gaye, halk desteği... Hepsi sözdeydi. Ölüler hariç!
Sözde isyanın gerçek bilançosu 40 bin candı.
Emekli general Osman Pamukoğlu'nun ifadesiyle, 'Türk tarafının şehit sayısı Kurtuluş Savaşı'nda verilen 10 bin şehide yaklaşmıştı.'
***

MHP lideri Devlet Bahçeli, açılım sürecini eleştirirken güzel söylemiş:
'Mücadele dönemi bitmiş, müzakere dönemi başlamıştır...'
Lafa takla attırmak gereksiz!
Evet, aynen öyle oluyor.
Başka alternatif var mı ki?
Ya savaşacaksın ya da konuşa konuşa çözüm arayacaksın.
Dört yıl Profesör Kantorek'in ders almasına yetmemişti.
O da bir şey mi? Maşallah bizimkiler 25 yıla karşın tınmıyor.
Onlar da Profesör Kantorek gibi savaş nutukları atıyor.
Dağda gözünü, kolunu, bacağını kaybedenler, akıllarını oynatanlar kendileri değil ki.
Nasıl olsa oralarda; Mehmetler, Memetler, Memolar, Maholar ölüyor.
Eh, dağı taşı bombalayan uçakların benzin parasını veren de halk olduğuna göre, mesele kalmıyor. "İcabında biz 50 yıl dağda dolaşırız" diyorsun, "hainlere" sövüp ardından da bir 'Ne mutlu' patlatıyorsun. Ve alkış!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA