Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Kadınlar arasında kıyasıya rekabet

Bir gece kulübündeyiz.
Yaz akşamı. Hem sohbet ediyor hem de etrafımızı seyrediyoruz.
Müzik belli bir saatten sonra teknoya dönüyor.
Ortadaki dans pistinde gençler dans ediyor, ama aslında gerçek bir dans değil bu. Ayakta durmuş, ellerindeki içki kadehleri ile anlamsızca sallanıyorlar. Daha sonra başımı bara doğru çevirdim.
Orada yakışıklı delikanlılar, güzel kızlara kollarını dolamış, sohbet ediyorlardı.
Manzara oldukça normal gibiydi ama tuhaf bir şeyler oluyordu. Bir erkeğin kolu omzunda olan bir genç kız, başka bir adamla bakışıyor, başka bir delikanlı da kendi kız arkadaşının yanındayken, gözlerini başka bedenlere dikiyordu. Günümüzde ilişkilerin yüzeyselleştiğini biliyordum da, bu kadar aleni bir şekilde birbirini rencide etme riskini göze alarak bunu yaşamalarına anlam veremiyordum.

GEVŞEK İLİŞKİLER
Son dönemde bu tarz ilişki modellerini her yerde, her kesimde, pek çok yaş grubunda görmeye başladık. Bu tarz şeyler belki de ezelden beri var. Ama üzerinde durmak istediğim konu, artık kadınların bir erkek için kıyasıya rekabete girmeye başlamaları. Erkek arkadaşının gözü önünde başkasına bakması, kadın için olağan sayılmaya başlamış. Birbirinin erkek arkadaşını ayartmak ya da aleni bir şekilde bir erkek için kıyasıya rekabet etmek çok sık gördüğümüz olaylar.
Eskiden "Kızımızı ne doktorlar ne mühendisler istedi de vermedik," denirdi. Artık kadınlar evlenebilmek için rekabet etmek durumunda.
Bu gidişattan ne kadınlar ne de erkekler memnun aslında. Fakat ok yaydan çıkmış ve özgürlüğün belki de diplerine gelinmiş durumda. Ama çıkışın yolu, onu bunu yasaklamaktan geçmiyor.
Yasaklarla hiçbir yer varılmıyor.
Neyi engellerseniz, çok daha fazla ilgi çekiyor.
Öyleyse ne yapmalı?
Kadınlara, bir erkek için rekabet etmenin manasız olduğunu nasıl anlatırsınız mesela... Üç-beşini ikna etseniz, diğerleri arkadan vurdu mu, yeniden başa dönülür.
Erkekler de görsel varlıklar oldukları için, ortalıkta bu kadar çok bakmaya değer, estetik olaylar dönerken, kendilerini geride tutmaları çok da beklenemiyor.
Geçtiğimiz sene, tantra eğitimine gitmiştik. Eşli katıldığımız bu eğitimde, değişik bir çalışma yapmıştık.
Salonda bulunan 30 küsur öğrencinin gözlerini bezle bağladılar. Müzik çalmaya başladı. Dans etmemiz istendi. "Kimsenin bedenini görmeden, insanları enerji alanlarına göre, içgüdülerinizle seçin," dediler.
Ve dans başladı. Herkes kime doğru çekildiğini bilmeden, el ele tutuşuyor ve dönüyordu. Bir süre sonra başka partner bulmamız isteniyor, gözlerimiz bağlı, dönüp duruyorduk.
Egzersiz bittiğinde gözlerimizdeki bantları çıkarttık.
Eğer partnerimizi görerek seçip dans etseydik, bu kadar eğlenemeyecektik. Çünkü fiziksel görüntünün insanı çok yanılttığını anladık. Deneyim, özellikle odadaki erkekler için daha tuhaftı.
Onlar hep fiziksel özelliklere bakarak eş seçmeye alışkın olduklarından, bir insanı enerji alanıyla değerlendirebilmenin ne kadar farklı ve çok daha zevkli olduğunu yeni idrak ediyorlardı.
O gece gençleri seyrederken, aklıma tantra eğitimi takıldı.
İnsanlar birbirini kalpten seçmeyi unutuyorlar mı diye düşünmeden edemedim. Bu öğretiyi hayatın her alanında uygulayabilsek, asla birbirimizle rekabet etmek zorunda kalmazdık. Çünkü fiziksel özelliklerle yapılan seçimler bizi öylesine yanıltıyor ki, başkasına ait bir adamı ya da kadını isteyebiliyoruz.

HİSLERİMİZİ YENMEK ZORUNDAYIZ
Oysa kalpten ve enerjisini hissederek yaptığımız seçimlerde muhakkak çok daha isabetli seçimler yapabileceğiz. Üstelik yanılma payı az olduğu için, başkasına ait olması gereken bir partner üzerinde ısrar etmeyeceğiz.
Bazen biz kadınlar, sadece erkeklere dair korkularımızı değil, diğer kadınların varlık ve tehditlerinden oluşan hislerimizi de yenmek zorunda kalabiliriz.
Bu konuda daha geniş bilgi de vereceğim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA