Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

İhtiyarlığın nişanesi ilaç

Attila İlhan'ın dediği misal, "Çöp gibi, ipince," bir çocuktum. Salihli Ortaokulu'nda okurken, beslenme yetersizliğinden dolayı kan iğnesi yaparlardı. İncecik kolum, bir lastik hortumla sıkıştırılır, ardından çuvaldız misali bir iğneyle damarlarıma vitamin şırınga edilirdi. İlaçlardan ömrüm boyunca uzak duruşumun miladı bu yıllar olsa gerek. Hatırlıyorum, 70'li yılların sonunda bir ara 'aspirin' müptelalığı vardı. İlhan Selçuk kalp krizi geçirmiş, İzmir'de dinleniyordu. Cumhuriyet gazetesinin efsane yazı işleri müdürlerinden Bülent Dikmener ve Soner Girgin ile ziyaretine gitmiştik. "Çocuklar," demişti İlhan abi, "çok içiyorsunuz, kalbinizi korumanız gerek. Her gün bir aspirin alırsanız kanınızı sulandırır." Uzun bir süre aspirine abone olmuştuk. Bir de hayatımızda tabii vitamin haplarına bağımlılığımız bulunmakta.

REHBERİ DOĞRU MENZİLE ÇABUK VARIR
Üniversiteli yıllarımızda, şimdi de var mı bilmiyorum, bir Mediko- Sosyal Merkezi vardı. Üniversitenin 'özel' hastanesi gibi... Hangi hastalık için gitseniz, doktor hemen suda eriyen bir C vitamini yazardı. Fakat vitamin haplarıyla hiçbir zaman ülfetim olmadı. Nedeni de bir doktor arkadaşımın önerisiydi. "Bunları alacağına bir avuç leblebi ye, daha şifalıdır," derdi. Özetle, o yıllarda hayat felsefemiz kendine bakarsan, yiyeceğine-giyeceğine dikkat edersen ilaca pek gerek duymazsın üzerineydi bir bakıma... Tabii bu da yaklaşık iki yıl kadar öncesine kadar... Şimdi, çocukluğumla bugünkü hayatım arasındaki yılların acısını çıkarırcasına kan iğneleri sağ kolumu mekân tutar oldular. Buna bir de böbrek yetmezliği nedeniyle serumlar eklenince kolumda kevgire çevrilmedik damar kalmadı neredeyse... Ve şimdiye kadar neden ilaç kullanmadın dercesine her gün de ona yakın hap... Üstelik renk renk ve değişik boyutlarda... İlaç kadar, teşhis ve tedavide doktor da önemli. Yanlış ilaç kullanımı, zehir etkisi gösterebilir. Rehberi doğru olan menzile doğru yoldan ve daha çabuk varır çünkü. İlaç, dünyada silahtan sonra en büyük sanayi dalı. Yeni hastalıklar ürüyor, üretiliyor; çaresi için binlerce insan çalışıyor; firmaların bütçeleri hayal sınırlarını aşıyor. İlk eczanenin 1757'de İki Kapılı Eczane adıyla Corci Tülbentçiyan tarafından açılması, 1839'da Mektebi Tıbbiyye-i Adliye-i Şahane'nin bir sınıfında ilk eczacılık eğitiminin başlaması, eczacılığın ülkemiz tarihinde uzun bir geçmişi olmasının göstergesi. Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu'nun İstanbul Ticaret Odası Yayınları arasında çıkan Türkiye İlaç Sanayi kitabını okuyunca ömrümün ilaç ile muhasebesi düştü fikrime. Abacığlu, bu değerli çalışmasında ilaç sanayiinin tarihçesini ve ülkemizde gelişim sürecini hukuki mevzuat ve pazar özellikleri açısında altı bölümde irdeliyor. Çalışmanın genel çerçevesi, ilaç sanayiinin temel kavramları, ilgili tanımlar, sınıflandırmalar, hukuki düzenlemeler, ilaç pazarı, ulusal ilaç politikamız, ilaç sanayiinde uluslararası ilişkiler ve sektörün bir değerlendirmesi olarak çizilebilir. Bu çerçevenin bir ana çizgisi de Türkiye ilaç sanayiinin uluslararası platformda rekabet gücünü sayısal veriler ve tablolar ile desteklemesi... Bütün bunların dışında ilaç, ihtiyarlığın da bir nişanesi... İnsanı hayata bağlayan, yaşama sevincine köprüler kuran güzel bir nişane...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA