Demokratik Toplum Partisi (DTP) hakkında cuma gününe kadar bir karar çıkabilir. İlk bakışta, Öcalan'a yapılan övgüler ve PKK ile dirsek teması, bu partinin kapatılmasını hukuken haklı gösteriyor. Çünkü Venedik kriterlerine göre, bir parti, şiddet kullanır ya da şiddet kullanılmasını savunursa kapatılabilir. Hatta DTP ile İspanya'daki terör örgütü ETA'nın siyasi kolu olan Herri Batasuna arasında bir paralellik kuruluyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin söz konusu partinin kapatılmasını Sözleşme'ye aykırı görmediği hatırlatılıyor. Doğrusu ben de ilk bakışta böyle düşünüyordum ama işi biraz daha kurcalayınca, DTP'nin Herri Batasuna'dan farklı olduğunu gördüm. İspanya'da Josu Ternera, Arnaldo Otegi, Jon Salaberria gibi parti yöneticilerinin, ETA terör örgütüne üye oldukları ve eylemlerde rol aldıkları ispat edilmişti. Ayrıca partinin 25 üst düzey mensubunun ETA ile yaptıkları gizli toplantıyı emniyet güçleri ortaya çıkarmıştı. Bu bilgiler ışığında, şöyle düşünüyorum: Bir partinin, sadece bir terör örgütü liderine sempatisini ifade etmesi ya da PKK'lılara "terörist" yerine "gerilla" demesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından haklı görülmeyebilir. Zaten Venedik kriterlerini daha dikkatli bir şekilde yorumladığımızda, şiddet kullanmayı savunarak, demokratik düzeni yıkmayı ve özgürlükleri ortadan kaldırmayı amaç edinen partilerin kapatılmasından bahsedildiğini anlarız. Oysa DTP, her fırsatta, demokratik düzenin sürmesinden ve özgürlüklerin genişletilmesinden söz ediyor. DTP yöneticileriyle, PKK yöneticileri arasında organik bir bağ, bildiğimiz kadarıyla somut delillerle ispat edilemedi. PKK ile DTP arasında bir finansal bağ olduğu da ortaya çıkmadı.
Anayasa Mahkemesi'nin bu gibi "ayrıntılara" özen göstereceğini umuyoruz.