Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Türkiye'nin Kissinger'ı

Kabine revizyonu tatile denk geldiği için küresel basında henüz yeterince yankı bulmadı. Ancak önümüzdeki haftadan itibaren geniş değerlendirmeler okuyabileceğiz.
Özellikle de yeni Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu üstüne.
Haklı olarak. Tüm başkentlerde ve uluslararası medyanın tüm önemli organlarında ondan yıllardır AK Parti döneminde çıtayı yükseltmiş Türk dış politikasının "Gizli mimarı" diye söz ediliyor. Hatta daha ileri gidip Davudoğlu'nu "Türkiye'nin Kissinger'ı" diye tanımlayanlar da var ki, pek abartılı bir benzetme değil. Çünkü tıpkı Kissinger gibi Davudoğlu da "Mekik diplomasisi" yöntemiyle birçok imkânsızı başardı.
* Suriye ile İsrail arasında dolaylı barış görüşmeleri gibi. (Geçen yıl 4 turu tamamlandı; doğrudan görüşmelere geçmek için sadece birkaç ayrıntı kaldı. Onların da son 2 turda temizlenmesi amaçlanıyordu ama İsrail'in Gazze saldırısı herşeyi altüst etti.)
* Filistinli gruplar arasındaki uzlaşma görüşmeleri gibi. (El Fetih ile Hamas arasında uzlaşma ve ortak hükümet görüşmelerinin yeniden başlamasında da ciddi pay sahibi.)
* İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlaması nı sağlamak için gerekli zeminin yaratılması gibi.
* Lübnan ve Suriye arasındaki krizin aşılması ve Mişhel Süleyman'ın Lübnan Devlet Başkanlığı'na seçilmesine Beşşar Esat'ın ikna edilmesi gibi.
* "Türkiye için gelecek 5, hatta 10 yılın en önemli sorunu" dediği Irak'ta Sünni topluluğun ülkenin yeniden yapılandırılması sürecine katılması gibi. (Not: Anlaşılan sıra Şii gruplar arasında uzlaşma sağlamaya geldi. Mukteda El Sadr'ın sessiz sedasız planlanıp gerçekleştirilen Türkiye ziyareti bunu gösteriyor. Doğru da yapılıyor; hem Basra'nın ABD güçlerinin çekilme rotalarından biri olarak kullanılabilmesi, hem de ABD sonrasında bir "Fetret dönemi" yaşanmaması için Şii grupların, özellikle de Büyük Ayetullah Sistani ve Ayetullah ElHakim ile onlarla karşılaştırılamayacak kadar radikal olan ama ciddi bir milis gücüne sahip bulunan ElSadr arasında uzlaşma ve işbirliği sağlanması kesin bir zorunluluk.)

Türkiye'ye stratejiyi sevdirdi
Hepsi bu kadar değil. Hatta bunlardan da önemlileri var:
* Türkiye'nin Kıbrıs politikalarındaki köklü değişimin ardında o var.
* İran'la -ABD'nin ve AB'nin tepkilerini göze alarak- komşuluk ve dostluk ilişkilerinin geliştirilmesinde ciddi pay sahibi.
* Ve nihayet Ermenistan açılımının başlıca mimarlarından biri o.
Verdiğimiz bu örnekler Davudoğlu'nun geliştirdiği stratejilerin ürünü: "Komşularla sıfır problem", "Türkiye'nin merkez ülke konumuna getirilmesi", bu sayede önce "Bölgesel güç", daha sonra da "Küresel güç" statüsünü kazanması.
Davudoğlu ayrıca Türk kamuoyunu stratejiyle tanıştırdı, birçok kavramı belletti: "Ritmik diplomasi", "Oynak merkez", "Stratejik derinlik" , "Model ülke", "Çok boyutlu politika" ve daha niceleri...
Başbakan Erdoğan'ın da paylaştığı vizyonunu bugüne kadar geri planda ve biraz da gizli misyonlarla hayata geçiren Davudoğlu artık Dışişleri Bakanı olarak sahne ışıklarının önüne çıkacak. Daha doğrusu sahne ışıkları hep üstünde olacak.
Başkentlerde ve diplomatik çevrelerde özellikle ilk hamlelerinin merakla beklendiğini biliyoruz.
Bizim bir önerimiz ya da naçizanebir hatırlatmamız olacak: Dışişleri bakanları göreve başladıklarında ilk ziyaretlerini ülkeleri ve hükümetleri için en önemli başkentlere yaparlar. ABD dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın öncelikle Irak ve Afganistan'a gitmesi gibi.
Türkiye için de şu sıralar uğranılması öncelik taşıyan başkent Bakü. Başbakan Erdoğan'ın onu da yanına alarak Azerbaycan'ı ziyaret etmesinin, Davudoğlu'nun elini hayli güçlendireceğini düşünüyoruz.
Yine bize göre, ikinci gezi Kabil'e yapılmalı. Çünkü Türk askerinin de görev yaptığı Afganistan, NATO kaynaklarına göre, Taliban'ın devrildiği 2001'den bu yana en kanlı günlerin eşiğinde bulunuyor.
Düşman kardeşleri bile bir araya getirme becerisine sahip Davudoğlu'nun Afganistan'da da "Yumuşak gücünü", yani ikna yeteneğini kullanması, en azından ılımlı Talibanlar üzerinde etkili olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA