Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Obama ve Ortadoğu'da demokrasi

KAHİRE

Evet, Obama nihayet kararını verdi. İslam dünyasına yönelik yapmayı düşündüğü o önemli konuşma için önümüzdeki ay ziyaret edeceği Mısır'ı seçti. Bu durum Türkiye açısından pek sevindirici bir gelişme değil. Zira böylesine önemli ve merakla beklenen bir konuşmanın İstanbul'da yapılması birçok açısından daha doğru olurdu. Ancak Türkiye'deki kimlik kutuplaşmasının fazlasıyla farkında olan Obama yönetimi buna yanaşmadı.
Şimdi Obama heyecanı yaşama sırası Mısır'da. Benim burada gördüğüm kadarıyla Kahire ahalisi bu durumdan oldukça memnun gözüküyor. Siyaset bilimci Mısırlı bir dostum şaka yollu "Obama sizi seçmedi diye üzülme, siz ne de olsa Avrupalısınız" diyerek takılıyor. Şaka bir yana, özellikle Davos sonrasında, Türkiye ile Ortadoğu'da liderlik konusunda ciddi bir rekabet içinde olduğunu hisseden Mübarek yönetimi için Obama'nın Kahire seçimi büyük bir prestij vesilesi olmuş durumda.
Öte yandan, Obama'yı Mısır gibi otoriter bir ülkeyi seçtiği için eleştirenler de çok. Başta Washington'daki insan hakları ve demokrasi lobisi olmak üzere, birçok kişi böyle bir konuşmanın daha demokratik bir Müslüman ülkede yapılması gerektiğini düşünüyor.
Bu arada, Ortadoğu'da demokrasi denince tabii ki akla hemen Bush dönemi geliyor. Hatırlarsanız Bush yönetimi bölgede demokrasi için bastırınca Mısır'da Müslüman Kardeşler ve Filistin'de Hamas kazançlı çıkmıştı.
Durum böyle olunca, Obama'nın içine düştüğü ikilemi anlamak mümkün oluyor. Bush dönemindeki hataları temizlemek amacıyla iktidara gelen Obama'nın kafasını karıştıran en zor sorulardan biri şu: Ortadoğu'da demokratikleşme hep İslamcı hareketlere mi yarayacak? Ortadoğu'da seçimler gerçekten serbest ve demokratik olsa iktidara gelecek partiler hep İslamcı olacak gibi gözüküyor. Fas, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır, Ürdün, Suriye ve Suudi Arabistan'da baskıcı rejimler altında ezilen ve en geniş tabana sahip siyasi hareketler hep İslami kökenli. Yarın gerçekten demokratik seçimler yapılsa bu hareketlerin birçoğu sandıktan zaferle çıkabilir. '

Kozmetik' demokratik açılımlar

Bu korku kısaca "one man, one vote, one time" (bir insan, bir oy, bir defa) deyimi ile ifade ediliyor. Yani seçimler bir kere yapılacak, İslamcılar kazanacak ve bir daha seçim yapılmayacak korkusu. Washington bir yandan demokrasi istiyor, öte yandan demokratik seçimlerin teokrasi yaratacak olmasından çekiniyor. Öte yandan ABD'nin bu demokrasi korkusu statükoyu güçlendirip sorunu daha da derinleştiriyor. Zira Washington tarafından desteklenen otoriter sistemler muhalefet olarak camiler dışında bir yer bırakmıyor. Böylece otoriter rejimler İslami hareketleri daha da güçlendiriyor.
Peki çözüm nedir? Eğer hem otokrasi hem de demokrasi sonuçta İslami hareketlere yarıyorsa ABD ne yapmalı? Çözüm demokrasiyi sadece ve sadece seçim olarak görmeyip, hak ve özgürlükler, yani anayasal prensipler üzerinden bir kurumlaşma süreci başlatmaktan geçiyor. Hemen seçim yapmak yerine, kademeli siyasi açılımlar ve kademeli demokratikleşme dışında başka bir alternatif yok. Bu süreçte amaç, İslam ve cami dışında muhalefet için özgür bir siyasi alan yaratmak olmalı. Yani siyasi İslam yegâne alternatif olmaktan çıkmalı.
Tabii ki aynı zamanda bu demokratik açılımların "kozmetik" olmaması gerekiyor. Kahire'deki demokrat ve liberal arkadaşlarımın hep ifade ettiği gibi Mısır yüzlerce güçsüz sivil toplum örgütüne ev sahipliği yapıyor. Mübarek'in otoriter rejimi bu sivil toplum örgütlerini çok seviyor. Neden mi? Çünkü rejim bunları son derece rahat kontrol altında tutuyor. Kozmetik örgütler yerine, özgürlükçü anayasal reformlar ve buna paralel olarak da gerçek siyasi partilerin güçlendirilmesi gerekiyor. Türkiye, tabii ki tüm bu konularda İslam dünyasında en ciddi demokratik tecrübesi olan ülke. Bu nedenle ABD bizi örnek gösterdiğinde "model" veya "ılımlı İslam" kavramları üzerine takılıp kalmak yerine "kademeli demokratikleşme ve kurumlaşmanın" önemini anlatmalıyız. Zaten kendimize biraz daha güvenebilsek Obama da herhalde İslam dünyasına seslenmek için buralara gelmek zorunda kalmazdı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA