Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Gri kıtırlar

Yalanın rengi olur mu? Olur. İnsanın gerçeği çarpıtma yeteneği duruma göre renkten renge girer. Örneğin Frenkler iyilik için söylenen gerçek dışı söze ak yalan derler. Ölecek hastayı "İyileşiyorsun" diye teselli etmek gibi. Bunun tersine, örneğin sağlam birine zehir hapı yuttururken "Bu vitamin sana iyi gelecek," demeye de kara yalan adı verilebilir. Ama günlük yaşantıyı renklendiren sayısız kıtırdan pek azı tam iyi niyet ya da kopkoyu melanet kapsamındadır. Büyük çoğunluğu çaresizlik ve akılsızlıktan kaynaklanan gri yalanlar sınıfına girer. Hatta yalan olup olmadıkları tartışmalıdır kimi zaman.

HALDEN ANLARIM
Bir İngiliz gazetesi yayımladığı en büyük yalancılar listesinin başına Amerika'nın eski başkanı Bill Clinton'u koydu. Nedeni Monica adlı bir yosmayla yediği herzeyi inkâr etmiş, karşı yöndeki iddialar kabul görünce görevden alınmanın eşiğine gelmiş olması. Oysa tartışmalıdır o hikâye. Aşna fişnelik için Beyaz Saray'ın başkan odasından başka yer bulamayan Bill'in densizlik ve acemi zamparalık şampiyonu olduğu su götürmez. Ama "yalancı" mıdır? Kamera merceklerinin -yani seçmen gözlerinin- içine bakarak şöyle dedi: "Ben o kadınla cinsel ilişkiye girmedim." Sonradan Monica'nın bir mavi giysisi ele geçti. Üstünde bulunan sperm kalıntısının şaşkın başkana ait olduğu anlaşıldı laboratuvarlarda. Ve bu yalancılık kanıtı sayıldı. Bill'in yandaşları "Hukuk yanlışı yapılıyor, belirlenen olay 'cinsel ilişkiye girmek' değildir," diye ayağa kalktılar. Karşıtları ise büsbütün öfkelendiler, "Kepazeliğe bir de laf oyunbazlığı rezaleti ekleniyor," diyerek... Hangi tez doğru? Yoruma bağlı. Dolayısıyla, tartışmalı. Gri yani. Sinsiliği bile yüzüne gözüne bulaştırmasına, saman altından su yürütmeye çalışırken samanları ıslatmasına yuh çeksem de, acırım Bill Clinton'a. Çünkü halden anlarım. Başta onun selefleri, çoğu erkek aynı yollardan geçmiş de izini belli etmemiştir. Kendimi ise genelde doğrucu bilirim. Hiç kara yalan söylemedim. Ama karşı cinsle ilişkiler açısından sicilim koyu gridir. Ve iddia ederim ki kabahat değildir bu. Çünkü kaçınılmazdı...

APAÇIK KONUŞALIM MI?
Sevgili feministler, sizin safınızdayım. "Ne demek kabahat değil," diye hemen kızmayın, biraz empati lütfedin. Kanı yüksekçe dozda testosteronlu bir erkek yerine koyun kendinizi. Çok çekici bulduğunuz, zekâ yoksulu dilber abuk sabuk sorular soruyor: "Sana evet dersem bana saygın eksilmez mi? Sırf güzelliğime kapılmadığına emin misin? Hep sevecek misin beni?" Hiç yalan söylemeyecekseniz şöyle konuşmanız gerekebilir: "Sana fazla saygım yok ki eksilsin. Güzelliğinden başka ilgimi çekecek bir özelliğini göremiyorum. Kimse kimseye 'hep' sevme sözü veremez. Boş lafı bırak da aç artık şu düğmeleri!" Öyle konuşursanız ne olur? Hava alırsınız. İster istemez grinin bütün tonlarından yararlanarak dil dökeceksiniz. İnsan türünün sürüp gitmesi o sayede. Yanlış anlaşılmasın. Erkekleri "mazur" göstermeye çalışmıyorum. Kızan kızsın musibetlere. Ama beklentileri gerçekçilik dışına taşırıp geçimi büsbütün zorlaştırmamak için, herkes birbirini olduğu gibi görebilmeli. Aklarıyla, karalarıyla, grileriyle.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA