Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

İnsan fiyatı

Kara mizahın buz gibi bir türü vardır. Frenkler darağacı mizahı derler. Hani, Temel'i asıyorlarmış da, "Bu bana ders olsun," demiş. O biçim. Ölüm gibi, şakaya gelmeyecek bir konu da paradır. Onu bulan tadını çıkarır, bulamayan burun kıvırmaya çalışır. Bir başka Frenk sözü: "Tanrı'nın para için ne düşündüğünü merak ederseniz, kimlere verdiğine bakın." Eminim bunu züğürt biri söylemiştir. Zengin öyle laf eder mi? En kan dondurucu karışım, ölümle para konuları bir araya gelince oluşuyor. Geçen kış İngiltere'nin Tudor hanedanı üstüne bir dizi yayınlandı televizyonda. İzlediyseniz görmüşsünüzdür: Kral Sekizinci Henry gözden çıkardığı karısı Anne Boleyn'in kafasını kestirmeye karar veriyor. İdam öncesinde işlemeli bir kese içinde para gönderiyor zindandaki eşine. Cellat ücreti diye. Ertesi gün kadıncağız Fransa'dan getirtilmiş uzman celladın beklediği platforma çıkıp keseyi ona toka ediyor. Herifçioğlu ücretini keyifle cebine attıktan sonra uçuruyor kraliçenin kellesini. Ben merak ettim: Kesede kaç para vardı acaba? Kafa kesme mesaisinin bedeli neydi? Kazançtan vergi kesintisi yapılmış mıydı?

AMERİKAN HOVARDALIĞI

O olayı beş yüzyıl önce yaşanmış bir ilkellik diye tarihin sepetine atıp unutabiliriz. Ama para odaklı yaşam felsefesi zamanla daha da koyulaşıp Batı'nın temel yaklaşımı oldu. Fiyat yaftaları yerleştirildi bütün değerlerin üstüne. O uygarlığın en keskin gözlemcilerinden Oscar Wilde, "her şeyin fiyatını bilip hiçbir şeyin değerini bilmeyen" insanlardan yakındı. Ve gündeme ciddi bir sorun oturdu: "İnsan canının fiyatı nedir?" Ömür dilimlerinin kiralanması demek olan işçi çalıştırılmasının bedeli, maliyet hesaplarında kilit durumuna geldi. Ne kadar düşürülürse o kadar büyük rekabet kozu elde ediliyordu. Bu bakış açısı Amerika'da çıktı doruğa. Uygulamada da en acımasız formül orada bulundu: Afrikalılar zincirlenip getirildi, köle yapıldı, mal gibi alınıp satılarak kullanıldı. Bugün Batı ülkelerinin hepsinde kaldırılan idam cezası Amerika'da yürürlükte. Orada yüksek seyreden suç oranının daha da tırmanmaması için vazgeçilmez olduğu iddia ediliyor. O tez istatistikler ve bilimsel araştırmalarla çoktan çürütüldü ama halk yüzde 65'lik çoğunlukla idam taraftarlığını sürdürdüğü için ölüm cezası kaldırılamıyor.

YA BİZDE?
Yine istatistikler infazların yalnız yoksullar söz konusu olduğunda gerçekleştiğini, bir zenginin idamının hemen hiç görülmediğini kanıtlamakta. Bu durum Avrupa'da şiddetle kınanmakta ama Amerikalıların tındığı yoktu. Derken kriz çıkıp da her konuda nasıl tasarruf sağlanabileceği düşünülmeye başlanınca "idam maliyeti" de araştırıldı. Geçen hafta açıklanan bir rapora göre ölüm cezası uygulamaları -mahkeme masrafları, avukat ücretleri, fiziksel işlem giderleri hesaba katılınca- yılda 25 ile 100 milyon dolar arasında değişen bir paraya patlıyormuş Amerika'ya. Bu miktar fazla bulunmuş ve tepkiyle karşılanmış. Kamuoyunda o konuya bakışın da hemen değişmeye başladığı fark edilmiş. Ölüm cezasının yararsız ve barbarca olduğu tezleri Amerika'da etkisiz kalmıştı ama şimdi maliyet hesapları sayesinde o ülkenin idam hovardalığından vazgeçmesi umudu belirdi. Irak işgalinin Amerikan seçmen çoğunluğunun gözünden düşmesinde de oradaki savaş harcamalarının yüksekliği büyük rol oynadı. Çünkü tek bir Iraklı öldürmenin yüz binlerce dolara mal olduğu hesaplandı. Oysa anavatanda mafya tetikçileri o paranın yarısına can alıyorlardı. Yabancıların ayıplarını düşünür, Amerikalıların idam konusundaki tutumlarını kafamda kınarken birden bir şey hatırlayıp acı fren yaptım: Bizde de asılanların ailelerinden "idam masrafı" istendiği olmamış mıydı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA