Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Neden evet?

Artık son birkaç güne girildi. Gözler, 12 Eylül gecesinde. Yazılarımda parça parça düşüncelerimi okurlarımla paylaşıyorum. Bugün, kendi açımdan niçin "evet" diyeceğimin sebeblerini anlatmak isterim.
Benim için en önemli değişiklik, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesi. Çünkü son aylarda, bu Kurul'un, geçmişteki olaylardan ülkemizin temizlenmesine, arınmasına, mazisiyle hesaplaşmasına fırsat vermemek için direndiğine yakından şahit oldum. İşin peşine düşen Ergenekon savcılarını sürekli yerinden etmek istiyor. Zaten sicilinde benzer olaylar var: Şemdinli/ Ferhat Sarıkaya, Evren'in yargılanması/ Sacit Kayasu, Balyoz'dan peş peşe tahliyeler/Oktay Kuban, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in savcılarının yetkilerinin kaldırılması gibi.
Ayrıca, HSYK'daki 5 kişinin, alt kademedeki mahkemelerin hâkim ve savcıları üzerinde bu kadar etkili olması antidemokratik. Bütün bunlara, bugünkü Başkanvekili Kadir Özbek'in siyasi açıklamaları da ilave edildiğinde, mevcut durumun vahameti ortaya çıkıyor.
(Hatırlatalım: Bugünkü durumda, sadece Yargıtay ve Danıştay üyeleri HSYK'ya seçilebiliyor. Adayları da, zaten, Yargıtay ve Danıştay gösteriyor, cumhurbaşkanı atıyor. Bunun yanı sıra, Yargıtay üyelerinin tümünü, Danıştay üyelerinin de önemli bir bölümünü HSYK seçiyor. Bu kast sisteminin kırılması gerektiğine inanıyorum.)
HSYK, çok daha demokratik bir yapıya kavuşturuluyor. Kurul'un 20 seçilmiş üyesinin 15'ini hâkim ve savcılar doğrudan belirliyor; cumhurbaşkanının vizesi kalkıyor. Dolayısıyla, "Derin devlet vesayetinin yerini AK Parti yargısı alıyor" iddiası tamamen yanlış.

***

Gene Ergenekon davasıyla ilgili olarak, askeri mahkemelerinin yetkilerinin sınırlanması ve darbe teşebbüsünde bulunanların, sivil mahkemelerde yargılanması da çok önemli. Aksi takdirde, özellikle Balyoz, Poyrazköy/Kafes ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı davalarında, "fiil askeri mekânda işlendiği için" mevcut anayasaya dayanarak "askeri mahkemeler yetkilidir" denilebilirdi. Oysa, anayasanın 145. maddesine, "Devletin güvenliğine, anayasal düzeni ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, adliye mahkemelerinde görülür" cümlesi ekleniyor. Bu suretle, yukarıda sıraladığım davaların hiçbiri askeri mahkemelere intikal etmeyecek.

***

Benim için önemli olan üçüncü husus, geçici 15. maddenin kaldırılması. Böylece, 12 Eylülcülerden fiilen olmasa bile, siyaseten hesap sorulacak. Daha şimdiden soruluyor da. Miting meydanlarında her lider, darbe karşıtlığını, her vesileyle vurguluyor. Çok sayıda dava açılabilir ve referandum "evet" ile sonuçlanırsa, halk iradesinin verdiği destekle, muhtemelen, mahkemelerden "zaman aşımı yok" sonucu da çıkabilir. Böyle bir gelişme olmasa dahi, halkın "12 Eylülcüler hesap versin" diye sandıkta tepkisini ortaya koyması bile, demokratik bir mesajdır. Bunun aksini düşünebiliyor musunuz? 1982'de, o günkü şartlarda, anayasaya % 90'ın üzerinde "evet" çıkmasını, Kenan Evren, "demokratik meşruiyet" olarak nasıl lehinde kullandıysa, "hayır" oylarının da bu şekilde yorumunu yapabilecektir. "Halk 12 Eylül'ü desteklediği için bizden hesap sorulmasını istemedi" diyebilecektir.
O zaman ayıkla pirincin taşını.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA