Gelelim son günlerde Twitter caimasında esip gürleyen, hakkında en çok konuşulan, en çok konuşan ve son günlerde en çok retweet yani kendisine gelen bir mesajı bütün takipçilerine gönderen isim olan dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say'a ve ilk kez bu festival için bestelediği Nirvana Yanıyor isimli bestesine.
Ben ne bir müzik otoritesiyim ne de klasik müzik eleştirmeni. Say'ın son bestesini amatör bir klasik müzik dinleyicisi olarak müthiş beğendiğimi, özellikle yangınla biten son bölümde soluksuz kaldığımı ifade edebilirim. İsterdim ki bir kez daha bir kez daha dinleyeyim ama ne yazık ki bunun için İstanbul'da vereceği konseri beklemekten başka çarem yok. Onun piyanosunun başındayken bir efsaneye dönüştüğünü düşünüyorum.
İstanbul'a dönünce kendisine Twitter'dan, "Nirvana Yanıyor için, 'Cennet ve cehennem arasındaki gidiş gelişler diyebilir miyiz, yangınla bitince sanki biz soluksuz kaldık' diye bir mesaj atınca, Say'dan şöyle bir mesaj aldım:
"Şelale Hanım, bir dahaki eserimizi de ateş ile başlar su ile söndürürüz merak etmeyin. Karamsırlığa kapılmayın."
İşte böyle. Bizler Salzburg'da hem klasik müziğe doyduk hem de bir Türk şirketinin nasıl övgü dolu cümlelerle binlerce klasik müzik severe tanıtıldığına, Avusturya basını tarafından nasıl yere göğe konulamadığına tanık olduk.