Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Genentech'te beyin üzerine çalışan Türkler!

Geçen hafta San Francisco'da dünyanın en büyük biyoteknoloji şirketi olan Genentech'i dolaştık. Şirket değeri 95 milyar dolara ulaşan bu şirketin tamamını, 2009'da araştırma geliştirme faaliyetlerine en çok yatırım yapan ilaç şirketlerinden biri olan Roche satın almıştı.
Merkezde dolaşırken, başta kanser olmak üzere önemli hastalıklara karşı yeni ilaç arayışında olan ve hakikaten bu hastalıklarla savaşta ciddi aşama kaydeden bilim adamlarının kapandıkları laboratuarların bazen kapısından baktık, bazen içine dahi girdik. İçeride kimi çamaşır makinesini andıran cihazların içinde bir Çin faresinin DNA'sıyla bir böceğin hücresinin birleştirildiği ve protein üretilmeye çalışıldığını öğrendik. Ki bu proetinlerle bilim adamları kanser hücrelerini öldürmeye çalışıyor.

Kansere karşı umudumuz!
Merkezde hasta deneklerle 600 klinik çalışma yürütülüyor ve özellikle kanser hücrelerinin bir nevi intihar etmesi için müthiş projeler yürütülüyor. İşte bu merkezi dolaşırken en çok merak ettiğimiz konulardan biri, 1200 araştırmacı arasında hiç Türkler var mıydı? Roche Kurumsal İlişkiler sorumluları Güler Akdağ ve Arzum Satır birazdan bizimle bazı Türklerin buluşacağını söyleyince öğrendik ki merkezde çalışan 20 Türk bilim adamı var.

Bilkent'ten teknoloji devine
Batu Berkök
, şirketin piyasaya çıkan ve 140 ülkeye dağıtılan ilaçlarının yönetiminde üst düzey görev yapıyor. Kendisi bilim adamı değil ama önemli bir yönetici. Onunla birlikte tanıştığımız iki Türk bilim adamının ismini ileride önemli hastalıklara karşı geliştirdikleri çözümlerle duyacağımıza şimdiden eminim.
Bilkent Üniversitesi'nde genetik okuyan Barış Bingöl bunlardan biri. Doktorasını MIT'de yapan Bingöl, merkezde şu anda parkinson hastalığı üzerinde çalışıyor. Yine Bilkent Üniversitesi'nde okuyan ve doktarasını Almanya'da yapan Ali Ertürk ise sinir hastalıkları, omirilik, felç, beyin zedelenmeleri, alzaymır hastalığına karşı ilaç geliştirmeye, bu hastalıkları anlamaya yönelik çalışmalar yapıyor.

Beyne ulaşan ilaç için!
Beyin konusunda çalışan her iki bilim adamının söyledikleri öyle ilginç ki. Örneğin, "Çoğu ilaç beyne geçemiyor. Bariyer var. Bariyeri geçebilecek ilaçlar yapmaya uğraşıyoruz. Beynin nasıl sağlıklı çalıştığını anlayabilirsek daha iyi ilaç geliştirebiliriz. Bu merkezde çalışmalarımız için her türlü olanak sağlanıyor" diyorlar.
Neyse ki artık bilim adamları beyni daha iyi görüp, daha iyi anlamaya başladıklarını söylüyorlar. Her iki Türk bilimadamı da konuşurken benim ve arkadaşlarımın içini daha iyi bir gelecek için bir mutluluk kaplıyor.
En önemlisi de genç Türk bilim adamlarını dinlerken başta Bilkent Üniversitesi olmak üzere genetik bilimine, nano teknolojiye özel önem veren ve iyi öğrenciler yetiştiren üniversitelerimizin de Türkiye'nin iyi bir geleceğe sahip olması için ne kadar önemli olduklarını bir kez daha anladım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA