Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Bulantı ilacı

Bir gün bulutlar yarılsa da dünyanın her yerinde gök gürültüsü gibi bir ses duyulsa:
"İnsanlar, seçin! Her birinize aklını ikiye katlayacak bir çuval dolusu kitap mı, bir torba altın mı?"
Büyük çoğunluk altını seçer tabii.
Yanlış yapar.
Ayıp eder demek istemiyorum. Enayilik eder.
Çünkü akılla altın bulunabilir. Altınla akıllanılmaz. Akıllanılmayınca da altın mutluluk güvencesi değildir.
Petrol sarnıcı gibi topraklar üstünde yaşayan, ama seçilmemiş yönetimler altında ve bilinçsizlik batağında sürünen insan yığınları var.
Bilgi edinmenin ötesinde, nedir "akıllanmak"?
Kendi kişiliğinin bilincine varmak, sonra o kişiliği geliştirmektir.
Tek sözcükle, kültürdür.
Kalkınmak için "adam olmak" gerektiğini en iyi kavrayan yönetici Mustafa Kemal "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" derken edebiyat yapmıyor, somut bir gerçeği vurguluyordu.
Tarih boyunca en bilinçli toplumlar kendilerine ayna tutup gördükleriyle hesaplaşmak için bütün kültür ve sanat olanaklarını seferber etmişlerdir. Örneğin, tiyatroyu.
Sofokles Yunanistan'ının, Shakespeare İngiltere'sinin, Moliere Fransa'sının, Çehov Rusya'sının, Brecht Almanya'sının, Miller Amerika'sının sahnelerinde toplumlar çırılçıplak soyulmuş, en heyecan veren gerçeklere bale yaptırılarak kafalar ve gönüller altüst edilmiştir.
Bütün yazarlardan tiyatro oyunu isteyen Muhsin Ertuğrul da Türkiye'ye öyle bir kültürel sağlık aşısı yaptırmak için çabalıyordu.
Ulusal kişilik erozyonumuz yüzünden o gelişme yarım kalmasaydı da yüzlerce yazarımızın binlerce oyunuyla en belalı sorunlarımız her gün striptiz yapsaydı sahnelerimizde... Halkımız şaşırarak ama düşünerek seyretseydi... Ne olurdu?
Ne olmazdı diyelim.
Türk-Kürt, Sünni-Alevi, laik-antilaik falan diye böylesine kamplaşma olmazdı. Türlü türlü magandalık moda olmazdı. İdil Biret'e saldırının midesini bulandırdığını söyleyen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay tehdit ve hakaretlere hedef olmazdı.

***
Ertuğrul Bey'le iyi akıl edip önayak olduğu Bosna seferinde başlayan bir dostluğumuz vardır.
(Bakanlığından sonra da çok konuştuk ama, hep genel konularda. Tiyatro yazarlığımla bu yazıda o uğraşa değinmem arasında ucuz yorum köprüleri kurulmasın lütfen. Kendisinden bir tek kişisel isteğim olmadı; olmasına ihtiyaç da yok.)
İktidar partisine katıldığı için kimilerince dönek diye kınanmasını mantıksız buldum. CHP'nin çözüm üretemeyişini eleştirenlerin orada fırsat bulamadığı için doğru işler yapmasına olanak sağlayacak bir yere gelmek isteyen kişiye kızmaları yersizdir.
O yere gelince doğru işler yapması şartıyla.
Günay'ın şimdiki konumunda çizgisi doğru yönde mi?
Yer yer evet, yer yer tartışmalı. Örneğin, bugün değindiğim alanda.
Türkiye'de 18 yıldır parasal varta atlata atlata mucize yaratan bir dergi var: Tiyatro. Oradaki uzun bir röportajda Kültür Bakanı tiyatro trenlerinden tiyatro salonlarına, tiyatro yasalarından tiyatro ücretlerine kadar bütün tiyatro konularına eğiliyor. Biri hariç: tiyatro metni.
Yeni yeni sahneler açılacakmış. Ne sahnelenecek oralarda?
Kişisel ihmali değil. Kurumlarda, medyada, kamuoyunda da hava öyle. Ambalajla uğraşılıp mala boşveriliyor. Kabuk önde, ruh arkada.
Aynı günlerde Ankara'da Sanat Kurumu Tiyatro Ödülleri açıklandı.
Her dalda dağıtıldı da, ödül verilecek tiyatro metni bulamadı jüri.
Haklıdır. Şöyle halkı saracak, görene "Ben buyum, durum da bu, helal be" dedirtecek, topluma temiz hava aldırıp ses getirecek temsil ara ki bulasın.
"Türkiye'de tiyatro ölüyor" diyenlerin bir bakıma haklı görülmesi de o yüzden.
Yalnız Kültür Bakanı değil, hepimiz her şeyin daha derinine bakmamızı gerektiren kavşaklardayız.
Yoksa mide bulandıran hödükleşme hızlanarak sürecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA