Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Akademik bir gün

ABD'nin bir numaralı, dünyanın da Oxford ve Cambridge ile birlikte ilk üç sırasında yer alan üniversiteler kenti Boston'dayız. Ve son yılların en unutulmaz ama şapkamızı da önümüze koyduran günler geçiriyoruz.
Keyif, mutluluk, dinginlik, huzur; veya karşıtları olan hüzün, mutsuzluk, huzursuzluk... Elbette tüm bu kavramlar, göreceli değer veya anlam taşıyor. İlk bölümdekiler sevdiklerimizle birlikteliğin veya sevdiğimiz bir ortamda bulunmanın ruh halini yansıtıyor; ikinciler ise onlardan yoksun kalma durumunu.
Genel olarak ikinci gruptaki sözcüklerle anlattığımız yaşamımızı, keyif, mutluluk, dinginlik ve huzurdan nasiplenmediğimizi fark etmediğimiz için "Normal" kabul ediyoruz. O hayatın "Anormalliğini" ancak bizi dürtecek, uyandıracak, yaşamımızı sorgulamamızı sağlayacak bir tetikleyici ile karşılaştığımızda fark ediyoruz. O zaman, "İşte geldik gidiyoruz, arkamızda ne bırakıyoruz" özeleştirisi bizi kıskıvrak pençesine alıveriyor.
Boston'daki günümüz de öyle bir duygusal kaos dalgasında sörf yaparak geçti. İstanbul'a gelen Toshiba'nın teknoloji bölümünün başkanı Dr. Katsuhiko Yamashita'nın dediği gibi, "Ünversitesanayi işbirliği olmayan hiçbir firma 50 yıl sonrasını göremez."
Çünkü akademisyenlerle ve onların öğrencileriyle birlikte olduk. Türk, Amerikalı, Çinli, Japon, Alman, İngiliz...
Eflatun'un Milattan Önce 388'de Atina'da kurduğu Akademi'nin ortamı gibi: "Suriyeli Damascius, Frigyalı Eulamius, Lidyalı Prisciaunes, Fenikeli Hermas ve Diyojen, Gazzeli İsidor.. Dünyanın en soylu çiçeklerinin hepsi bir aradaydı. Şiir, felsefe ve zamanımızın dünyası üstüne sohbet ediyorlardı..." (Not: Akademi'nin son öğrencilerinden Bizanslı Agastias'ın notları.)
Biz de bir günlük Harvard turumuzda milliyetleri, uyrukları, etnik kökenleri bir yana; uğraşlarının farklı renkleri ve farklı biçimleriyle Agastias'ı kıskandıracak zenginlikteki insan kaleidoskopundan evreni seyrettik.
Kimi genetik üstüne çalışıyordu, kimi metabolizma, kimi insana robotların yeteneklerini kazandırmak (Hayır. Yanlış okumadınız; başlıbaşına bir yazı konusu yapacağız), kimi tıbbın bir başka iyi saatte olsunlar konusu üstüne.
Kimi de biyolojisi taş gibi insanları bile şu sıralar yatağa düşüren küresel ekonomik krizin belli başlı aktörlerinin yetki alanında at koşturmaya çalışıyordu: Yönetim, yönetişim, kamu idaresi, finansal hizmetler ve elbette bankacılık...
İsimleri yerine kariyerlerinden söz etmeyi daha doğru bulduğumuz (Çünkü yukarda da söylediğimiz gibi, pek çoğunu daha sonra ismen anlatacağız) bu akademisyenlerle sohbetlerimiz bir konuya odaklandı: Üniversite ve iş dünyası işbirliği.

Küresel eğitimli insan
Köşemizde bu konuyu elimize geçen her fırsatta ele aldık. Çünkü küreselleşen dünyada küresel Türk insanı yaratmak istiyorsak, bunun tek yolu veya çaresi var: Küresel eğitmek. Öyle bir eğitim de üniversiteler ile iş dünyasını ortak göbek bağına sahip olmaya zorlamaktan geçiyor. Ancak o şekilde iş dünyasının yaratacağı fonlarla veya yapacağı bağışlarla, yardımlarla ilk aşamada gençlerimizi Harvard gibi üniversitelere gönderebilir, daha sonra da üniversitelerimizi Harvard veya benzeri başarılı modellere dönüştürebiliriz. Başka da çare yok. Bereket, gerek üniversitelerimiz, gerekse dünyası bu hayat bağının önemini kabullenmeye başladılar.
Zaten biz de bu alanda özel sektörde başı çeken Turkcell'in şimdi de işbirliği ağını sınır ötesine, dahası Atlantik ötesine uzatma planının ilk adımına tanıklık etmek için ABD'ye geldik. Ve Genel Müdür Süreyya Ciliv'in Harvard Business School'da birçok milletten ama hepsi de birbirinden başarılı gençlerden oluşan bir topluluğa yaptığı konuşmayı dinlerken, yukarda özetlemeye çalıştığımız duygularımızı çözmeye çalıştık. Ciliv bir zamanlar kendisinin de oturduğu sıraları dolduran gençlere "Gelin hep birlikte dünyayı değiştirelim, daha güzel, daha yaşanabilir yapalım" diye seslendi.
Seslenmekle kalmadı; Harvard Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'yle "Teknolojik İnovasyon'da işbirliği" sözleşmesi yaptı. Böylece teknolojik gelişmeye uluslararası destek çabalarına Türkiye'den katılan ilk şirket oldu.
Turkcell'in Türkiye'de de kamu ve vakıf üniversitelerine sağladığı fonları, desteklediği kampanyaları ve bünyesinde oluşturduğu eğitim kurumlarını (Univercell, Mobil Gelecek, Global Bilgi, Turkcell Teknoloji gibi) bildiğimiz için, ABD'deki bu anlaşmaların yurdumuzdaki akademik ve teknolojik çevreleri hareketlendirecek, hevese getirecek çok ciddi bir kaldıraç işlevi göreceğine inanıyonuz.
Ve bir süre önce ülkemize gelen Toshiba'nın teknoloji bölümü başkanı Dr. Katsuhiko Yamashita'nın hiç unutmadığımız, unutmayacağımız sözünü hatırlatıyoruz: "Üniversitesanayi işbirliği olmayan hiçbir firma 50 yıl ötesini göremez."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA