Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Sokaktaki adam"ımız Hıncal Uluç da barıştan yana...

Siyasi terminolojide "Sokaktaki Adam" kamuoyundaki genel eğilimi temsil eden kişidir de.
Siyasetle, devletle, yönetimle doğrudan ilişkisi veya ideolojik bir saplantısı yoktur.
Ama her konuda bir düşüncesi, bir tutumu vardır.
İktidarları belirleyen "Yüzer-gezer oylar" içinde de, sokaktaki adamın ağırlığı fazladır.
Sokaktaki adamda ülkenin ve kendi ailesinin geleceğine dönük güven duygusu sarsıldığı zaman, bir iktidar partisinin gelecek seçimde kazanması pek mümkün değildir.
İlk bakışta sokaktaki adamın siyasal davranışlarının, kısa vadeli ve çıkar hesaplarına dönük olarak belirlendiği düşünülebilir.
Oysa bireylerin ortak çıkarlarını aynı çizgi üzerinde değerlendirmeyi başarırsanız, sokaktaki adamın çıkar hesabının aynı zamanda ülkenin orta ve uzun vadeli çıkar hesapları ile örtüştüğünü görürsünüz.
Kamuoyu yoklamaları, genel istatistikler ve benzer bulgular, bu söylediklerimizi doğrulayan çalışmalardır.
Teoriye göre biz gazete köşe yazarları "Sokaktaki adamın sesi"yizdir.
Oysa genellikle bizlerin gözleri ve kulakları, sokaklardan çok bulvarlara, güç odaklarına, medya sermayelerine, ideolojik ve siyasal kamplaşmalara dönüktür.

Sürekli yanılmak

Bizler sokaktaki adamın sesine kulak vermediğimiz için gazetelerimiz çoğunlukla seçim sonuçlarını doğru tahmin edemez.
Bu nedenle yanlış tahmin ettiğimiz sonuçları irdeleyip, nerede yanıldığımızı okurlara anlatmaya çalışmak her seçim sonrasındaki ana uğraşımız olur.
Kendi gazetemizin yönetiminde veya patronajında gördüğümüz hataları seslendirip bunların düzeltilmesi için önerilerde bulunmayı pek göze alamayız. Bunları ancak o gazeteden ayrıldıktan sonra üstelik çok vurucu ve kırıcı ifadelerle seslendirmeyi "Açık sözlülük" olarak görürüz.
Ama ülkenin her düzeydeki yönetimi konusunda en ağır ifadelerle "yol gösterici" yazıları ve yorumları seslendiririz.
Aynaya baktığımız takdirde kolayca görebileceğimiz hatalarımızın başkaları tarafından yapılması halinde, ne empati ne de insaf duygularımızı çalıştırırız.
İnsanları hem teşhir, hem de teşrih ederiz.
Medyatik divanlarda iddianameleri kesinleşmiş karar gibi sunup, mahkûm ederiz zanlıları.

Yaftalamak merakı

Kendimiz gibi düşünmeyen meslektaşlarımızın andıçlanmalarını onaylar, "hain", "satılık", "yalaka" benzeri yaftaları kullanmayı günlük uygulamalar haline getiririz.
Bütün bunları neden yazdığıma gelince.
Dün internet sitelerinde dolaşırken, "Hangi gazete yazarı sokaktaki adamı en fazla temsil edebilir" sorusunun cevabını buldum.
Bir gün önce Sabah'ta "Çözüme Uzanan Elleri Sıkarım" başlıklı yazısında, "Bu savaşı bitirsin, ben bile oyumu Erdoğan'a veririm" diye yazan Hıncal Uluç, Yeni Şafak'ın da, Star'ın da, Milliyet'in de ve pek çok bağımsız internet sitesinin de haber konusu olmuştu.
En can alıcı cümlelerle Başbakan Erdoğan'ı ve AK Parti iktidarını her fırsatta eleştiren Hıncal Uluç "Kürt Açılımı"na verdiği desteği şu cümlelerle ifade etmişti önceki gün:
- Çözüme yardımı olacaksa, inanıyorsa, İmralı'yla dahi görüşsün.. Binlerce gencimizin hayatı, geleceği, binlerce ailenin mutluluğu, binlerce annenin cehennem azabının bitmesi uğruna, her şeyi göze almalı Başbakan...
Aslında Hıncal Uluç örneğinden hepimizin bazı dersler alması gerekiyor.
Çoğu fikrini ve siyasal tutumunu paylaşmasanız da ve hatta onun bazı yazıları için "Militarizm kokuyor" veya "Faşizan eğilimli" eleştirisini seslendirseniz de Hıncal Uluç'un yarın hangi konuda ne yazacağını bilemezsiniz ve bu bizim meslek için galiba gerekli bir özelliktir.

Sokaktaki Hıncal

Basında hangi konuda ne yazacakları bilinen dava yazarlarının yanında Hıncal Uluç gibi sağı solu belli olmayan yazarlar da bulunmalıdır..
Sonuçta onların kendi gazetelerini nereden eleştirecekleri de, tıpkı iktidarlar veya trafik sorumlularının golü nereden yiyeceklerini beklemeleri gibi, yazı işlerinin ve hatta sermayenin endişe konusu olur.
Kişiliklere saldırmadan, karşıt görüş sahiplerini aşağılamadan, düşüncelerinin başkaları tarafından yanlış bulunacağından hiç ürküntü duymayan bir yazar türü.
Çok seslilik de bu değil midir zaten?
Bakın işte...
Neticede "Bu savaşı bitirsin, ben bile oyumu Erdoğan'a veririm" diye yazması haber olmuştu bizim sokaktaki adamın...
Bahçeli de, Baykal da bu olay karşısında silkinip kendine gelme denemelerine başlamalıdırlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA