Kürt sorununun çözümü, TBMM Başkanlığı için aday arayışı, HSYK'da yaşanan tayin kararnamesi krizi derken siyasete boğulan Ankara, ekonominin geleceğinin çizildiği bir dizi toplantıya da ev sahipliği yapıyor. Hafta sonu Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları'nda hummalı çalışma vardı. Binanın 1. katında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Hazine, Maliye ve Planlama ekibi ile bir yandan 2009 yılı hedeflerinin revizyonu diğer yandan 2010-2012 dönemi mali programı üzerinde çalışıyordu. Daha şimdiden bu yılki ekonomik daralmanın yüzde 7-8'i bulacağı görülüyordu. 2'nci katta ise Devlet Bakanı Zafer Çağlayan "ihracatta yeniden yapılanma" modeli geliştiriyordu.

***
Eldeki veriler 2009'da ihracatın 90 milyar dolar civarında gerçekleşeceğine işaret ediyor. Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği hedef en az 100 milyar dolar. Küresel pazarlarda belirsizliğin devam ettiği süreçte, ihracattaki kayıpları nasıl telafi etmek mümkün olacak? Kuşkusuz üç ana eksendeki hazırlıkla. 1- Öncelikli pazar kabul edilen 20 ülkeye ağırlık vererek. 2- Yeni dış ticaret temsilcilikleri açarak. 3- Ve bürokratik işleyişi değiştirerek.
Burada kritik nokta şu... Bütçe kısıtları nedeni ile ticaret müşavirlerinin sayısını bir anda arttırmak mümkün değil. Ama "sözleşmeli ticaret müşaviri" istihdamı mümkün. Finansmanını Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin karşıladığı, Ankara ile koordineli çalışacak profesyoneller, Afrika'ya, Latin Amerika'ya gönderilecek. Tıpkı Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı'nda olduğu gibi potansiyeli yüksek ülkelerde Türkiye adına ticaret avına çıkan timler sahada olacak.
Ayrıca, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda da "ülke masaları" kurulacak. Örneğin Çin masasındaki uzmanlar bu ülkeyle "ihracat-ithalat-standardizasyon-anlaşma" boyutu da dahil edilerek dosyanın tamamına hakim kılınacak. Farklı genel müdürlüklerdeki uzmanlar entegre edilecek.
Bakalım, Türkiye markası altında yürütülen pazarlama çalışması 100 milyar dolarlık psikolojik barajın
aşılmasına yardımcı olacak mı?