Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Keçiler kaçmadan

Birçok hayvanın inatçılığı dilimize dolanmıştır. Katırın o huyu ünlüdür. Deveye hendek atlatamazsınız. Dar köprüde inatlaşırken dereye yuvarlanan keçileri anlatırız çocuklarımıza.
Oysa hayvanlar inat etmezler; reflekstir o davranışları. Bilinçle ego direnişi insana özgüdür. Çoğu zaman da "onur korumak", "görevin gereğini yapmak", "hak aramak" türünden kılıflara bürünür.
İşin tuhafı, keçilerin dereye yuvarlanmasıyla yol kavgasının gündemden düşmesi gibi, insan inatlaşması yüzünden iki tarafa da zarar veren ve "hak" sorununu anlamsızlaştıran sonuçlar oluşur sık sık.
Şu ara keçileşme anıtı aransa İstanbul'un AKM binasından uygunu bulunamaz.
Düşünün, dünyanın en görkemli kentlerinden birinin en görkemli meydanındaki en görkemli yapı... Kültür başkentliğine daha uygun duruma getirilmesi kararlaştırılıyor. Proje hazır. İlgili bakanlık gereken parayı buluyor, binayı kullanan sanat kurumlarına "Hemen boşaltın" diyor. Onlar boşaltıyorlar apar topar.
Çalışmalar başlarken tasarıyı beğenmeyen sanatçı kurumları tarafından mahkeme kararıyla durduruluyor. Tarafların hemen baş başa verip pürüz ayıklayarak anlaşmalarını beklersiniz, değil mi? Birkaç gün, bilemediniz birkaç hafta sürer.
Hayır efendim. Hafta değil, ay değil, yıllar geçiyor. Taksim'in baş köşesinde ve 2010'un eşiğinde öyle durmuş, gözümüzün içine bakarak insan eli bekliyor dev bina.

***
Temel dert, çoğu durumda olduğu gibi burada da soyut ile somut farkını değerlendirememek. AKM konusunda iki tarafça da aranan "haklar" soyut. Binanın durumu ise somut.
Geçen gün Kemer'deki okulun yangından mal kaçırırcasına yıkılması kararını da "haklı" bulanlar var. Bina kaçakmış. Mahkeme kararına uyulmuş. (Ne hikmetse, bizde yargı yoluyla çözümlere ulaşmak yıllar alıyor da, yaptırmamak, durdurmak, dondurmak, yıktırmak türünden negatif yönlü kararlar çok çabuk çıkıyor.)
Şimdi "Kaçak olduğu bilinen başka okul binalarını niçin yıkmıyorsunuz?" soruları geldi gündeme. Onları soranlar da kendilerince "haklı".
Ama bütün bu mantık, hak, hukuk çekişmeleri soyut düzeyde.
Ortada kalan ve kalabilecek olan küçük öğrencilerin çilesi ise somut.
Gerekçeler haklı mı, haksız mı, sorulmasın lütfen. Okul yıkmak YANLIŞTIR. Yalnız toplumun değil, yanlışı yapanların da çıkarı açısından...
(Fransızların kurt devlet adamı Talleyrand'ın bir hükümdar bir muhalifi idam ettirince söylediğini hatırlayın bir kere daha: "Suçtan beter bir şey. Hata bu.")
Fransız dedik ya, onların dilinde "compromis" var. Türkçeye "uzlaşma" diye çevriliyor. Roma hukukundaki kökenine bakarsanız, tam karşılığı değil. "Haklardan karşılıklı ödün verilerek orta yolda buluşma" demek daha doğru. Roma'da hakeme gidilerek yapılırmış bu.

***
Bugünkü Türk toplumunda bütün "Ben haklıyım, sen haksızsın" inatlaşmalarına karşın sonuçta doğru "buluşma" çözümü yaratabilecek akıl gücü var mı, yok mu?
O konuda kendimizi sınamak için AKM binası davasından çok daha çetin bir test ile karşı karşıyayız şimdi: açılım. (Önüne ister "Kürt" lafı koyun, ister "demokrasi".)
Katılım üç yanlı: iktidarın, muhalefetin ve Kürtlerin liderleri. Hakem de kamuoyu.
Birincilerin daha yürekli davranması gerek. Geniş bir hendeği aşacaksanız bütün gücünüzle atlamalısınız. Yarım atlama içine düşürür.
İkinciler "Paket dolu değilse görüşmem" kaytarmasını bırakmalı. Paket boşsa daha iyi ya. Doldurulmasına katılıp puan alabilirler.
Üçüncüler "Çok mağduruz, çok haklıyız, ona göre ödün isteriz" tezini oyunbozanlık çizgisine vardırmamalı, gerçekçi çözüme yönelmeli.
Herkes akıllı davranırsa yakın gelecekte sonuç alınır. Tersi olursa yine çok gecikmez mutlu son. Çözümsüzlüğe inatla katkıda bulunanları halk ilk seçimde sıfırlar.
Çünkü insanca tutumları keçilikten ayırt etmeyi öğreniyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA