Alper Görmüş

22 Mayıs 2013, Çarşamba

Varsın haberi olmasın, ben bu dağa küstüm!

Türk futbolu, hiç kuşkusuz toplumsal ilgiler ligimizin üst sıralarında yer alıyor; bu anlamda onu bir dağa benzetmemiz yanlış olmaz.

Ben fanatiklerinden değilim ama, ilgisiz de sayılmam. Haftada birkaç saatimi şöyle veya böyle futbola ayırırım; "Türk futbolu"ndan söz ediyorum, yabancı ligleri sayarsak bu süre 8-10 saate çıkar. Son yıllarda sahalarımızdaki, kulüplerimizdeki, tribünlerdeki kavga-dövüşü bir yandan izliyor, bir yandan da futboldan soğuyordum.

Fenerbahçe-Galatasaray derbisi galiba benim istiap haddimin sonuna işaret ediyor. O maçı izlerken şahit olduklarım ve sonradan öğrendiklerim (Galatasaraylı siyah futbolculara muz atılması) bende, önceki kızgınlıklarımda ortaya çıkmayan bir iğrenme duygusuna yol açtı. Kendimi, benim dünyama ait olmayan bir şeye destek veriyor gibi hissettim.

Hayatında hiç kimseye en küçük bir şiddet uygulamamış; birine bağırmayı da şiddetten saydığı için onu da yapmamış biriyim.bu nedenle Türk futbolunu izlerken kendimi, benim dünyama ait olmayan bir şeye destek veriyormuş gibi hissetmeye başladım. Bu duyguyla Türk futboluna ilgimin devam etmesi mümkün değil. Manevi olarak koptum galiba ondan. Varsın haberi olmasın, ben "Türk futbolu dağı"na küstüm.

SON DAKİKA