Alper Görmüş

24 Mayıs 2013, Cuma

“Japon şair” olarak Mustafa Denizli

Aktüel için altı yıldır portreler yazıyorum... Onlara dönüp baktığımda, bazılarını kısmen değiştirmek arzusu duyuyorum... Hatta dergi yönetimine bazı eski portreleri yeniden yazmak gibi bir teklif götüresim bile var; düşünüyorum. Mesela Mustafa Denizli portresi, onlardan biri... Denizli portresinde, onun "cesaret"inin akledilmiş bir cesaret olduğunu öne sürmüş, o nedenle de sahici bulmadığımı söylemiştim... Şimdi böyle düşünmüyorum... Keza, şu satırlarda ifadesini bulan değerlendirmelerin de sorunlu olduğu kanaatindeyim:

"1980'lerin ve 90'ların 'bir şey yap öne çık' kültürünün pek fazla dikkat çekmeyen bir veçhesi de insanları 'erdem'le etkilemeye çalışmaktı. Zamanın ruhuna uygun kimi hasletler bu dönemde 'akledildi' ve birileri de bu kulvardan ilerleyerek öne çıktı. Mustafa Denizli, bunun futbol dünyasındaki temsilcisi..."

Şimdi uzun uzun bu hükme nasıl vardığımı, yazdığım portrede onu nasıl temellendirdiğimi anlatmayayım size. Fakat şu kadarını söyleyeyim: Şimdi artık bu değerlendirmemin nereden kaynaklandığını, neyi atladığım için Denizli'nin hakikatini tam olarak yansıtamadığını biliyorum... Şimdi anlıyorum ki, Mustafa Denizli hakkında yanlış bir kanaate ulaşmama, onun teknik direktörlük tercihlerini doğru bir biçimde anlamlandıramamam yol açmış...

Bu yönde belli belirsiz düşüncelerim vardı, fakat Tanıl Bora'nın onun teknik direktörlük tercihlerine bambaşka bir anlam yükleyen yazısını okuduktan sonra, taşıdığım "belli belirsiz" düşünceler kanaat haline geldi. Şöyle diyor Tanıl Bora: "Kadim Japonya'da şair, bir yerde nam salınca başka bir şehre göçer, başka bir isimle yazmaya başlar, kendini yeni baştan kabul ettirmeye çalışırmış. Uzak diyarlara veya başka kümelere göçen teknik direktörlerin durumunu biraz da böyle düşünmeye ne dersiniz? Kimisi işsizlikten, seçeneksizlikten gider ıraklara belki, ama çocukça bir iştah da olabilir.

Veya işte eski Japon şairleri gibi, sıfırdan başlama azmi de olabilir." Mustafa Denizli, bu yıl PTT 1. Lig'de ilk yarıyı altıncı sırada bitiren Çaykur Rizespor'u şampiyon yapıp Süperlig'e yükseltti. Ardından da şöyle dedi:

"Hayatımda çok şampiyonluk yaşadım ama bu ligde şampiyonluk yaşamak içimde ukdeydi..." Tanıl Bora, onun inmeli-çıkmalı teknik direktörlük macerasını özetledikten sonra, bir "ah, keşke"yle bitiriyor yazısını: "100. senesinde (seneye oluyor!) Altay'ın başına geçmesi fantezisini, memleket futbolunda 'ölmeden görsek' diyeceğimiz 10 şeyden biri sayarım. 17 yıl oynadı orada, kaç kuşak onu Altaylı Büyük Mustafa diye bildi. 2. Lig'den de bir nam alsa, ne olur yani..." Tanıl Bora'ya göre Denizli'nin teknik direktörlük tercihleri, "Japon şair"liğinden geliyor. Oysa ben Denizli portresinde tam tersini yazmıştım. Bu yazı kısmi bir düzeltme sayılsın, portresini yazdığımda devamını getiririm. Tabii Aktüel yöneticileri teklifimi kabul ederlerse...

SON DAKİKA