Mahallenin delikanlısıydı uslandı

Bir zamanlar kendisi de mahallenin delikanlısı olan Ufuk Bayraktar, Ezel 'deki 'genç Ramiz Karaeski' karakteriyle ekranda fırtına gibi esiyor... Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan gibi yönetmenlerin filmlerinde de rol alan Bayraktar, Ramiz Karaeski ile gelen popülariteye kendisi bile şaşırıyor
- Nasıl gidiyor hayat? Tabii siz daha önce çok önemli yapımlarda yer aldınız, ödüller aldınız ama Ezel çok popüler bir yapım.
- Evet. Ankara'da bir arkadaş Facebook'ta bir fan sayfası kurmuş sağolsun. 135 kişi filandı, o kadar filmde oynayıp ödülleri aldıktan sonra. Ezel'den sonra her gün 100'er 100'er artıyor. Bir yandan seviniyorsun ama bir yandan da ürkütücü bir durum.
- Oyunculuk eğitiminiz yok. Yeteneğinizle öne çıkıyorsunuz yani.
- Zeki Ağabey'le (Demirkubuz) başlamış olmak başlı başına bir eğitim ama. Bekleme Odası'nda birlikte çalıştık. Sonraki iki yılda bir ağabey-kardeş ilişkisi oldu aramızda. Sonra Kader'de üç ay geceli gündüzlü set ortamında beraberdik. Hep dikkat etmişimdir ona. 'Ya ne yapıyor, bir sahnede böyle bir şey istiyor ama niye bunu böyle istiyor?' gibi şeyleri çok sordum. Onun avantajı oldu herhalde. Doğru yerden başladım yani. Ve her gittiğim yeni işte, onun bana ilk başta öğrettiklerini hiç unutmamaya çalıştım.
- Sokakta insanlar sizi çok iyi tanıyor...
- Evet. Yani keyifli bir durum ama bazen yolda 50 kişi sana bakıyor ve 50'si de selam vermemi bekliyor. Bu da biraz tuhaf bir durum. Ama gelip konuşanlar, tebrik edenler var, bunlar güzel tabii.
- Ne diyorlar?
- 'Baba filmindeki Marlon Brando'nun gençliğini Robert De Niro oynamıştı, senden de öyle bir şey bekliyoruz,' diye takılıyorlar.
- Evliymişsiniz, çocuğunuz da varmış. Eşiniz kim?
- Eşim benim papatyam, Mervem. Vakko'da moda danışmanlığı yaptı zamanında ama evlenip çocuk olunca bıraktı. Şimdi çocuğu büyütüyoruz birlikte. Bizi evde esir almış durumda.
- Adı ne?
- Efe Cevahir. Bir cümle öğrenmiş 'Baba gel,' diyor. Sırf bu iki kelimeyi birleştirerek bile bana evi zindan edebiliyor! Yapmama gibi bir şansın da yok. 100 kere 'Gel,' dese, 100 kere gidiyorsun.
- Daha önce babanızın çay bahçesinde çalışıyordunuz..
- Evet.
- Okul?
- Lise sona kadar Gürsoy Koleji'nde okudum. Orta sonda atıldım okuldan. Sonra lise 1'de geri döndüm. Babam konuşmuş, 'Geçsin bu çocuk,' diye. 'Geçsin de, bu çocuk üniversiteyi kazanabilecek mi böyle?' demiş hocalar, 'biz ders anlatırken o camın önündeki kumruları izliyor.' Hiç sevemedim ben okulu. Belki de o yaşta fark edemiyordum, ileride bana nasıl faydası olabileceğini. Bir de dükkânlar vardı, maddi durum zor değildi. 'Ağabeyim okul birincisi, kardeşim okuyor, bu dükkâna da biri bakacak herhalde,' diyordum.
- Hayata dair planınız buydu yani.
- Evet. Zaten bir sürü insan var çay bahçesinde, TV dünyası da orada, yazarları da orada... Keyifli ve eğlenceliydi yani. Zeki Ağabey gelip 'Bekleme Odası'nda böyle bir rol var,' deyince, 'Lan gidelim, bir tane de makara yapacak bir şeyimiz olsun,' demiştim. En son Kader'den ve onunla gelen ödüllerden sonra zaten bir şey yapmaya gerek kalmadı, telefonlar gelmeye başladı.
- Ezel nasıl oldu peki?
- Rabia diye bir arkadaşım var benim, Ay Yapım'dan. Bir gün bana, 'Dur bir dakika Ufuk, bir şey var ama üç ay sonra konuşalım,' dedi. Üç ay sonra geldi. Tuncel Kurtiz'in işi olduğunu öğrenince zaten... Çok kaliteli bir proje, bütün duayenler orada toplanmış. Dedim 'Televizyon işi yapılacaksa, bunu yapmalı.' Yoksa daha önce TV teklifleri geldi, istemedim.
EN SON HABERLER
- 1 Çözmemiz gereken bir problem var: Empatiden yoksun öfkeli gençler
- 2 Ramazanın ruhuna işleyen gelenek meddahlık
- 3 Gerçek bir moda ikonu
- 4 Aşı reddi bebeği de toplumu da riske atar
- 5 Dünya sandığımızdan daha iyi bir yer çıktı
- 6 Yola çık, yol açık
- 7 Gökyüzünden Filistin: Tarihin ve propagandanın izinde
- 8 Oyunculuktan moda dünyasına milyar dolarlık başarı
- 9 Mükemmeliyetçilik büyük bir yalan
- 10 İslam, insanı evrenselliğe taşır